Peri

527 44 16
                                    

"Çok güzelsin."

İşaret parmağını yanağıma sürttü, gülümsedim. Ben sırt üstü yatıyorken o bana dönüktü.

"Nereden bakılırsa bakılsın, çok güzel."

Başımı hafifçe çevirip yandan ona baktım. Gerçekten öyle bir hayranlık vardı ki gözlerinde, kendimi çok kıymetli hissediyordum onun bakışları altında.

"O beni prenses peri sanıyo!
Ne hata yapsam geri sarıyo.
Mitolojiden biri sanıyo!
Bendeki de saç, o taç görüyo!!"

Mırıldandığım şarkıyla o kıkırdarken ben kahkaha attım.

"Sadece ben görüyorsam iyi. Çok şiddet yanlısı değilim."

Kaşlarım çatılırken bedenimi de tamamen ona doğru döndürdüm.

"O ne demek?"

Omuz silkti.

"Her bakanın gözünü oymam gerekebilir."

Yine ufak bi kahkaha attığımda, gülüşüme takıldı bakışları.

"Çağan ben mankenlik yapıyorum, bakan illaki bakıyor."

Kaşları daha derin çatıldı, yatakta doğrulurken. Elimi başımın altına koyarak onu izledim.

"Bende fotoğrafçıyım? Her çektiğim kadına bakıyor muyum?"

Ben bunu hiç düşünmemiştim. Bir aydınlanma yaşadığımda ani şekilde bende doğruldum.

"Her çektiğin kadına bakıyor musun?"

Şaşkınlıkla büyüdü gözleri, bir şeyler söyleyecek gibiydi ama söyleyemedi. Bakışları dudaklarıma, dudaklarımdan aşağıya düşerken bende gözlerimle takip ettim.

Ay benim üstümde çarşaf dahi yok!

Üzerime serili çarşafı yukarı çekecekken, elimi tutup sırtımın tekrar yatakla buluşmasını sağlayacak kadar üzerime eğildi. Dudakları dudaklarıma sürttü. Nefesini yüzüme üflerken gözlerimi kırpıştırdım.

Kalbim yoruldu, hızlı atmaktan.

"Senden başka, değil bir kadın tüm her şeye kör oldum ben."

Bu mesafe beni yakıp kavururken, dayanamayıp elimi ensesine atarak kendime çektim. Dudaklarım sanki az önce hiç öpmemiş gibi öptü dudaklarını.

Bu benim elimde olan bir şey değildi. Sanki dişli bi makara gibi birbirini takip eden bir işlevdi. Döndükçe dönen, öptükçe öptüğüm.

"Kalk ve duşa gir."

Gözleri kapalı, dudaklarımın hemen yanında konuştu.

"Yoksa, tüketeceğim."

Gülümseyerek yanağını öptüm. Yataktan kalkıp arkasını döndüğünde ben de kalkıp duşa yöneldim.

Duştan çıktığımda, Çağanın dolabından kendime bir tişört seçmiştim. Üzerime geçirip aşağıya indim. Çağan duştaydı. Merdivenden inerken az önce asla dönüp bakmadığımız zarf gözümün önüne iliştiğinde elime alıp koltuğa oturdum.

Belki özeldir diyerek sehpaya bırakmıştım ama içimdeki merak beni yenecek gibi duruyordu.

Benden gizleyecek hali yok ya diyerek zarfı elime aldım. Yurtdışından gelmişti. Pulundan anladığım kadarıyla Fransadan. Zarfı açtığımda kartvizit tarzı bir not vardı.

Dört gözle kavuşmayı bekliyorum bebeğim. Gelmekten vazgeçmeyesin diye biletini aldım.

Kaşlarım çatılırken kartvizitin arkasındaki bileti aldım. Gidiş tek yön, Çağan adına alınmış bileti. Tarih bir hafta sonrasıydı.

Kartvizite tekrar baktım, gelmekten vazgeçmeyesin diye. Yani gideceği belliydi.

Benden gizleyecek hali varmış.

Sorgulamak istemeden, hele de kimin bebeği olduğunu duymak istemediğimden zarfı sehpaya bırakıp, çantamı da alarak üzerimdeki tişörtü bile umursamadan çıktım.

Açıklaması varsa yapardı.

Yoksa da öylece gitsindi.

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin