yunan tanrısı

185 25 18
                                    

"Hala kızgınsın."

Annesinin yanına beraber gidecektik. Bana da bilet almıştık. Şimdiyse havaalanına gidiyorduk. Birkaç gündür, işler yüzünden çok görüşememiştik. Telefonla kısa görüşmelerimiz oldu öylesine. İçinde bi soğukluk olduğunun farkındaydım ve canımı sıkıyordu.

"Hayır değilim."

Koltukta hafif kıpırdanıp, ona döndüm. Yüzü de asıktı zaten.

"Hayır, kızgınsın. Kaç gündür doğru düzgün görüşmedik. Şu yüzünün haline bak. Yabancı gibiyiz."

Aynadan arkayı kontrol edip yavaşça sağa çekti arabayı. Emniyet şeridindeyken, dörtlüleri de yakıp durdu.

"Bir yabancıyı annemin yanına götürecek halim yok değil mi?"

Oflayarak kemerimi çözüp tamamen ona döndüm.

"Çağan-"

"Kızgın değilim Tuana. Sadece biraz kırgınım o kadar. Ben bana güvenmemiş olmanı aşamıyorum."

Önüme düşen saçımı elimle kulağımın arkasına ittim. Haklıydı ama bende haksız sayılmazdım ki.

"Ya isim misim yazmıyor bi bilet bir not. Bebeğim gel. Yani sen ne düşünürdün ki?"

Histerik bi kahkaha atıp, dudağını ısırdı. O da biraz daha bana döndü koltuğunda.

"Gecesinde koynumda yatırdığım, delice sevdiğim kadını en azından dinlerdim. Öylece bırakıp gitmezdim."

Gecesi aklıma geldiğinde nefesim titredi. Delice sevdiğim  kadın kısmına kalbim ısınırken yüzüm düştü.

"Ya görmemiş olsaydım. Yani o notu bileti orda görmeseydim. Beni öylece bırakıp gitmiş olabileceğini düşünseydim ne olacaktı?"

Bir an için onun yerine koydum kendimi. Beni öylece yatakta bırakıp gittiğini düşünsem..

"Tamam, tamam haklısın. Bağırıp çağırmalıydım belki de bu ne diye. Tamam haklısın ama o an işte öyle okuyunca yani-"

Dudaklarıma sıcak dudakları karıştı. Eli saçlarımın arasında kaybolurken naifçe öptü. Hafif ayrılıp burnunu burnuma sürterken gözlerini kapadı.

"Gözünle görsen bile hesap sor, bağır çağır gerekirse. Ama öylece çekip gitme, açıklamama izin ver. Ben sana bunu yapmam Naz. Ben başkasını sana tercih etmem."

Derin bi nefes aldım, başımla onaylarken.

"Sana güvendiğim için teslim oldum, Çağan. Ama işte kıskançlık krizi midir neydi bilmiyorum öyle oluverdi."

Gülümsedi, tüm soğukluğu kırarcasına gülümsedi.

"Ben sana güveniyorum hayatım çevreye güvenmiyorum de bir de. Tam olsun."

O gülmeye devam ederken omzuna vurup onu uzaklaştırdım.

"Çok komik."

Önüme dönüp, kemerimi takarken o da aynını yapıp arabayı tekrar çalıştırıp yola çıktı.

"Ayrıca ne var? Güvenmiyorum ben çevreye. Bir de tutmuş Türkiye güzelinden falan bahsediyorsun. Sen sanıyor musun ki çirkin bi adamsın. Resmen yunan tanrısı gibisin. Bakan dönüp bi daha bakar. İnsanın rüyalarını süslersin. Saç desen var, yüz hatları var, gamze var, karın kasın bile var. Aşk diye bir şey olmasa bile sana bakan aşık olurdu."

Hızlı hızlı bir anlık gazla sıraladığım cümleleri bitirdiğimde, ne konuştuğumu yeni farkedip kafamı doğrudan sağıma çevirdim.

"Dışımdan konuştuysam, sus."

Gür bi kahkaha attı.

"Sana layık mıyım yani?"

Kaşlarım çatılırken ona doğru baktım yeniden.

"Nasıl yani?"

"Senin doğaüstü güzelliğine, yakışıyor muyum?"

Elini vitesten çekip elimin üzerine getirdi. Parmaklarımızı kenetleyip, elimi öpmek için dudaklarına götürdü.

"Sen bana yunan tanrısı diyorsun da, benim Senin güzelliğini tarif edebilecek bir kelimem yok benim."

Gülümsedim, elimi bırakmadan aşağı indirdi. Tutmaya devam etti.

"Çağan havayolları. Yüksekten uçuyorsun."

Bir anlık bana bakıp göz kırptı.

"Seninleyken bulutların üstündeyim çünkü."

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin