Şöyle bir geldik ama nasıl geldik biz de bilmiyoruz. Agâh biraz acı çekiyor. Yardım ediverin. Destek oluverin yorumlarınızla, oylarınızla.
Canımsınız...<3
Küçüğüm - 3.Bölüm: Agâh Tuğrul'un Can Yarası
^
Agâh Tuğrul Çakır'dan
İnsanın içindeki yangının ne demek olduğunu hayatım boyunca merak etmiştim. Yaşamak ister miydim? O zamanki meraklı halim bu soruya evet derdi ama şimdiki aklımla bunu şiddetle reddederdim. Sonra o yangını içimde başlatan Leyla'ma bakardım. Gülümserdim ve ondan gelecek her şeyi seve seve kabul ederdim. Ona bir şey diyemezdim ki, kıyamazdım. Kırılırdı, incinirdi, ağlardı... Dayanamazdım.
Gözlerimi açmaya çalışsam da açamıyordum. Ağzımı ve burnumu kapatan bir şey vardı. Elimin üstünde buz tutmuş bir el vardı. Kolumu huylandıran şey neydi bilmiyordum ama en çok onu merak ediyordum. Bacaklarım karıncalanıyordu. Vücudum ne zamandır hareketsizdi bilmiyordum ama bu halim beni oldukça rahatsız ediyordu.
Gözlerimi biraz daha zorladım ve hafifçe araladım. Ağzımı ve burnumu kapatan şey solunum cihazıydı. Elimin üstündeki buz gibi olan el bir kadının eliydi. Kolumu huylandıran şey ise o elimi tutan kadının saçlarıydı.
Kısık gözlerim daha da açıldığında saçlarından tanıdım onu. Kokusunu alamadığım, yüzüne bakamadığım, gözlerini göremediğim kadının gece karası saçları dağılmıştı yattığım yatağa ve şuanda derin bir uykudaydı. Elleri her zamanki gibi buz gibiydi, anlamam gerekirdi o olduğunu.
Tuttuğu sol elimi kıpırdatmadım ama sağ elimi ise kıpırdatamadım. Kolum kolluk yardımıyla boynuma asılmıştı. Kıpırdatmaya kalktığımda ise göğsüm ve omzum sızladı. Acıyla inlediğimde gece karası saçlar yataktan çekildi. Sol elimi saran el tutuşunu sıkılaştırdı ve sonunda hasret kaldığım o gözleri gördüm. Her ne olursa olsun hala kırgın bakan gözlerini gördüm. Yine de şuan bana bakarken mutluydu. Uyandığım için mutluydu, bu bile yeterdi. Hala bana karşı içinde bir şeyler saklıyordu. Söküp atamamıştı.
"Agâh?" diye fısıldadı sanki uyandığıma inanamıyormuş gibi. Oturduğu sandalyeden kalktığında yutkundum zorlukla ve konuşmaya çalıştım ama göğsüm çok ağrıyordu. Yüzüm istemsizce buruştuğunda elimde olmayan elini omzumda hissettim. "Zorlama kendini. Kendini nasıl hissediyorsun? İyiysen gözlerini kırp iki kere." dediğinde dediğini yaptım. Tebessüm etti ve ellerini üzerimden çekip cebinden kalem gibi bir şey çıkardı. Gözlerime tuttuğu ışıkla, sabırla işini yapmasını bekledim.
Işıkla işi bitmiş olacak ki geri cebine koydu ve monitöre baktı bir süre. Her şey iyi gidiyordu sanırım. Bu sefer de monitörden gözlerini alıp sağ kolumu çözdü ve göğsümdeki sızının kaynağıyla ilgilendi. Ne yaptığını göremiyordum ama bu benim için dert değildi. Onun yüzünü izlemek daha güzeldi. Saçlarının salınışını izlemek daha iyi hissettiriyordu. Sol elimi kaldırdım zorlukla ve saçlarına dokundum. Donup kalmıştı ama yalnız değildi. Uzun zaman sonra saçlarına değen parmak uçlarım yanmıştı.
"Yapma Agâh." dedi ve biraz benden uzaklaştı. Her şeye dayanırdım da buna dayanamazdım işte. Elim öylece boşluğa düşerken canımın acısıyla gözlerimi yumdum ve yutkundum. Bana her şeyi yapsaydı ama benden kendini uzaklaştırmasaydı, ne olurdu? "Yapma canım yanıyor." diye fısıldadığında burukça gülümsedim. Ben onun canını mı yakıyordum? En çok o kırılmasın diye uğraşmışken, en çok o incinmesin diye çabalamışken... Ben canı yanmasın diye saçlarındaki düğümleri tel tel ayırarak açan adamdım. Şimdi canını yakan adam mı olmuştum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçüğüm |Yarı Texting
ChickLit"Sen beni hiç sevdin mi Agâh?" Diye fısıldadım. Oysaki ben emindim beni sevdiğinden. Ben emindim bir tek bana baktığından. Ben biliyordum bir tek bana güvendiğini. Ama benim gibi canı yansın istedim. Benim gibi içi sızlasın istedim. Gözlerindeki d...