10

97 11 0
                                    

Five'ı orada bırakıp odama çekildim.

Kıyafetlerimi giyip çantamı aldım ve dışarı çıktım. Jian ile buluşacaktım.

kitap Kafedeydim. O da birkaç dakika içine o da oradaydı. 

Jian- Merhaba güzellik

Elisa -Sana da merhaba Jian. E? Neler olup bitiyor?

Jian- Açıkçası her şey aynı, ya sen? Nasıl gidiyor?

Elisa- Yani, birkaç şey dışında her şey aynı

Jian- Güçlerin? Zorlanıyor musun?

Elisa - Hayır, artık her ey daha iyi. Tek sorun bir velet var ve beni gerçekten zorluyor.

Jian- Şu geçen ki, ışınlanan bücür mü?

Elisa- Evet, o . Ama sorun etme çünkü ondan daha iyi olduğum için enden daha fazla acı çekiyor.

Jian - Daha geçen küçük bir kızdın. Ne zaman büyüdün ne adam dövüyorsun  sen?

Dedi gülümseyerek. Biraz daha muhabbetin ardından tatlılarımızı yedik ve yürümeye başladık.

Bomboş bir sokaktaki yürüyorduk. Tek canlılık gösteren şey kedilerdi.

Biraz yürüdükten sonra bizi izleyen birinin olduğunu fark ettim. 

Emin olmadan Jian'a bir şey demedim. Ancak bir süre sonra emindim. bizi takip eden birisi vardı.

Çok sık onun olduğu tarafa bakamıyordum. Ancak emin olduğum tek şey onun bir erkek olduğuydu.  

Biraz daha havadan sudan bahsedip yürüdük. Adam kaybolmuştu.

Ancak hemen saniyeler içinde uzaktan bize doğru koşan kişiyi gördüm. Az önce bizi izleyen adam olmalı, diye düşündüm.

Jian ile yollarımızın ayrılacağı yere geldikten sonra etrafa bakındım. Adam hala oradaydı. Belki de bir hayalettir? Diye düşünmeden edemedim.

Jian'dan ayrılmış kendi yolumda yürüyordum. Ancak adamı göremiyordum artık. Demek ki benimle işi yokmuş, diye düşündüm ilk başta.

Ancak sonrasında aklıma Jian geldi. Koşarak o tarafa ilerledim.

Tam bu sırada Five ışınlanarak önüme çıktı. 

Five- Saatin kaç-

Sözünü kesip koşmaya devam ettim. 

İlerde Jian ile bir adam dövüşüyordu. Bu adamı tanımıyordum bile. Ya da tanıyor muydum?

Arkamdan gelen Five bana sesleniyordu hala. Bense onlara doğru koşmaya devam ediyordum. Koşarken bağırdım:

Elisa- Jian'a yardım etsene!

Five'ın ise hiç umrunda değildi. Jian'ı sevmediği belliydi, ya da beni sevmediği.

Adamın silah çektiğini görünce içimden gelen bir hisle olduğum yerde kaldım ve gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda adamın tam önündeydim. Adam da korkmuş olacak ki bir an afalladı ve arkaya doğru bir adım attı. 

Etrafta uçuşan parçalar vardı. Neydi bunlar? Sanki toz zerreleri irileşmişti.

Adamın bilinç altına girmiş olmalıydım. Çünkü kendisi istemsizce silahı kendisine çevirmişti ve tetiği çekmeye hazırlanıyordu. 

Kendimi kaybetmeye başlamıştım. Adamın iç organlarını, kalbini görmek istiyordum. Silahı bir yana attı. Ve yavaşça bilek kemikleri öncülüğünde  kemikleri kırılmaya başlıyordu.

Bu sırada Jian bana sarıldı. Ne yapmaya çalışıyordu bu? 

Five da araya girerek bana durmamı söylüyordu. Jian bana daha da sıkı sarılmaya başlamıştı. Jian kulağıma doğru yaklaştı ve fısıldadı. 

Jian- Nerede benim karıncayı bile incitemeyen prensesim? 


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
☯︎☂︎𝙸̇𝚑𝚝𝚒𝚖𝚊𝚕𝚕𝚎𝚛☂︎☯︎ The Umbrella AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin