CANAVAR

1.2K 50 6
                                        

Dayanamadığımı hissediyordum. Herşey üstüme üstüme geliyordu. Gücüm kalmamıştı, ben kendimi bile tanıyamaz hale gelmiştim. Olmuyordu, sabır sabır nereye kadardı ? Kaçamıyordum, canavar beni bırakmıyordu. Bir labirentin içinde kapana kısılmış gibi hissediyordum.

Titremem az da olsa geçmişti fakat hâlâ perişandım. Ayağa kalkıp yatağıma uzanacak gücüm dahi yoktu. Bundan önceki hayatımda zor da olsa beni boğan birileri yoktu. Ama şimdi...

Yavaş yavaş ayağa kalkmaya çalıştığım sırada sendeleyerek daha kalkmadan tekrar yere kapaklanmıştım. Kasıklarımda tarifi olmayan bir sızı vardı. Sadece kasıklarımda olsa yine iyiydi, tüm ruhum da bu acıya dahildi. 

Kapıyı aralayıp dışarıya iki büklüm şekilde çıkmayı başarabilmiştim. Ne büyük başarıydı ama (!)

Tekli koltukların üzerinde oturan canavar gözüme çarpmıştı önce. Sonra umursamayarak yatağa oturdum. O kadar gitmesini söylememe rağmen hâlâ yüzsüzce burada oturuyordu. Yüzünü görmemek adına sırtım ona dönük bir şekilde uzandım yatağa. Geldiğimden beri yaptığım tek eylemdi uzanmak, uyumak ve bu odadan ayrılmamak.

Gözlerimi kapadım önce. Başımda dönüp dolaşan ağrıyı ne kadar yok saymaya çalıştıysam da beceremimiş, tüm bedenimin ağrısıyla beraber katlanılmaz bir sızı oluşmuştu. Ağzımdan kaçırdığım ufak çaplı iniltimi son anda fark edip, ağzımı kapayarak dişlerimi sıkmıştım. Artık ben bile bir çare bulmak istemiyordum ağrılarıma.

Daha ne olduğunu kavrayamadan, havalandığımı ve yataktan kaldırıldığımı hissettiğim sırada gözlerimi araladım hemen. Beni kucağına alarak koltuklara doğru yürüyordu. Amacı neydi şimdi bunun ?

"Ne yaptığını sanıyorsun bırak beni !"

Ses yoktu. Sadece gözlerimin içine ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Harelerinden birşey anlaşılmıyordu. Ki anlamakta istemiyordum.

Tekli koltukların birine beni oturtup, kendi de karşımda diz çökmüş bir vaziyette beni izliyordu. Daha sonra ayaklandı ve biraz ileride duran komodinin çekmecesinden bir şırıngayla kırmızı renkte bir ampul aldı. Yine neler geçiyordu aklından bilmiyordum. Yavaşça yanıma yaklaşmasını izledim.

"Ağrı kesici bir iğne yapacağım. Bu seni rahatlatacaktır emin ol "

"İstemiyorum"

"İşi inada bindirme Hüma. Acı çekiyorsun, görebiliyorum. Bunu ne kendine ne de bana yapma "

İfadesiz ve boş bakışlarla bakmanın sırası bana gelmişti. Sanki kendi eseri değilmiş gibi, dalga geçermişçesine acı çekiyorsun görebiliyorum diyordu. Bu adam iyi değildi, tek kelimeyle hastaydı.

Dikkatle işini yaparken, kolunda ve avucunun içindeki kesikler gözüme çarpmıştı. Derin kesiklere benziyordu. Allah bilir yine hangi masumun canını yakmıştı yaratık.

Şırıngayı ampulün içine daldırıp çıkardı ve pistonu iğnenin ucundan 1-2 küçük damla akacak şekilde sabitledi. Daha fazla dayanacak gücümün olmadığını bildiğimden de zorluk çıkarmadan kolumu uzattım. İğnenin tenime girmesiyle çıkması bir olmuş kısa sürede enjekte ederek çöp şırıngayı bir kenara koymuştu.

Ayağa kalkıp yatağıma ilerlemeye yelteneceğim sırada, aniden kalktığımdan olsa gerek gözüm kararıp düşmekten son anda bir çift kol tarafından ayakta kalmayı becerebilmiştim. Tahmin etmesi güç olmasa gerek arkamda duran Emir'den başkası olamazdı. Ellerini karnımda birleştirmiş, sıkı sıkı tutuyordu.

"Çek ellerini üzerimden. "

"Sakin ol !"

Kollarını iterek bir çırpıda ondan ayrılıp yatağıma ulaştığımda, hâlâ peşimden geldiğini görmüştüm. Sümüklü böcek gibi yapışmıştı yakama. Yalnız kalmak istiyorum kelimesinden ne anlıyordu acaba ?

SOĞUK NEVALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin