bölüm bir, nasıl yaşamazsın

396 47 39
                                    

Yoon Jeonghan dünyaya gözlerini açtığında herkesten biraz daha farklı doğmuştu. Farklı olan vücudu veya görünüşü değildi. Bu öyle bir farklılıktı ki ailesinin fark etmesi uzun bir zaman aldı. Diğer çocuklardan hiçbir farkı olmadı aslında Jeonghan'ın. Her çocuk gibi neşeli küçük ve sevimliydi. Hatta bu normalin üzerinde bir sevimlilikti.

Lakin Jeonghan doğduğu bu farklılığı hep içerisinde yaşadı. Hiçbir alet onu göstermeye, hiç kimse onu anlayamadığı o zamanlarda büyük bir hayal dünyası vardı. Diğer çocuklardan daha çok hayal eder ve daha çok hayali arkadaşı olurdu.

Bazen hayal ettiği olayların gerçek olduğunu düşünecek kadar iş büyüdüğünde ailesi onu yüzlerce doktora götürdü. Başta tamamen psikolojik yaklaşılan bu hayal dünyasının sebebi anlaşıldığında Jeonghan daha ergenliğe bile girmemişti.

Sebebini bilmedikleri için genetik aktarıldığına inanılan bir psikozu vardı. Hayal dünyası ile gerçekliği ayırt etmekte zorlanan Jeonghan bir nevi uyanıkken rüya görür gibiydi. Bazen günler süren rüyaları bile olduğu durumların içine girecek kadar ilerledi.

Bazen kendi bazen de çevresindekiler sayesinde hayal âleminden gerçeği dönmeye başlasa da bir anda yüzüne çarpan büyük gerçeklikler çoğunlukla onu yoğun nöbet ve ataklara sürükledi. Başta basit bir dünyasıyla başlayan hayal âlemi Jeonghan'ın tüm hayatını değiştirdi.

Şimdi ergenliği çoktan bitirmiş bir genç olarak günlerini hayal ile gerçekliği ayırmakla büyük bir uğraş geçirerek sürdürüyordu. Sebebi bilinemediğinden sonucunu da varılamayan hastalığının en büyük tedavisi şizofreni ilaçları olmuştu.

Lakin Jeonghan hiçbir zaman şizofreni kadar aşırıya kaçacak ve sonu olacak hayaller içerisine dalmamış, gerçekliğini yüzde yüz yitirmemişti. Gerçek ile iç içe yaşadığı hayaller arasında şizofrene benzeyen bu hastalığıyla can çekişip duruyordu. Basitçe hayal hastalığı diyordu buna.

Küçüklüğünden beri en sevdiği hayal kurmanın bir hastalık olduğunu bilerek yaşamak zorunda kaldı. Hastalığı hem en büyük zaafı hem de en büyük yaşam kaynağı oldu. Kendisi için bu zorlu dönemde en büyük destekçisi kardeşi oldu. Chan'dan birkaç yaş büyük olmasına rağmen sanki o abi gibiydi. Zorlandığı her şeyde yanında hep kardeşi yanındaydı.

O sabah da onu uyandıran erkek kardeşiydi. Jeonghan hayalleri ile gerçekliği iyice karman çorman olmaya başladıktan sonra uykularındaki güzel rüyaları kaybetmeye ve tamamen verimsiz uykular almaya başlamıştı. Bu yüzden olsa gerek Chan uyandırdığında dudaklarını büzerek uyandı.

"Uyan artık. Annem aşağıda seni kahvaltıya beklerken üçüncü kahvesini bitirdi."

Jeonghan gözlerini ovuştururken kardeşine baktı.

"Senin bugün dersin yok muydu?"

Chan her sabah rutini olarak hayal âleminde kaybedeceği zaman algısını korumak adına günleri sürekli hatırlatırdı.

"Bugün Cuma ve biliyorsun ki boş günüm."

Jeonghan başında sorgular gibi duran kardeşine ters bir bakış attı.

"Nasıl bir öğrencinin boş günü olabilir ki?"

Kardeşine laf yetiştirirken birlikte kullandıkları odasındaki banyoda elini yüzünü yıkıyordu. Odayı birlikte kullanmaları ise tamamen Jeonghan içindi. Ailesinin durumu fazlasıyla iyi olmasına rağmen kardeşi her an atak geçirebileceğinden gece yalnız bırakmayı reddediyordu.

"Üniversite işte böyle bir şey."

Daha üniversite hayatının ilk senesiydi ancak kardeşi gerçek bir üniversite hayatı yaşayamadığı için bir miktar üzüldü Jeonghan. Onu yalnız bırakmak istemediği için yaşadıkları şehirdeki bir uluslararası üniversiteye dereceyle girmişti. Bu başarıyla yurt dışında okuması gerekirken Chan gitmeyi reddediyordu.

hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin