Jeonghan bir sahil faciasından sonra eve döndüğünde bu durumu evhamlı annesine tam olarak yansıtmadan kapatmışlardı. Islak bir halde apar topar geldikleri için endişelenen anesinin iyice kötü olmaması ve verdiği iznin vicdanını yaşamaması için basit bir olayla kapattılar.
Gördüğü sanrıdan veya krizsiz uyanmayı başardığı atağının ardından bahsedemediler. Oysa bu Jeonghan için gerçekten güzel bir gelişme sayılırdı. Evet belki sürekli olarak sanrı görüyor ve problem yaşıyor oşabilidi ancak ilk defa bir sanrının sonu daha sakin bitmişti.
Tabi bu kutlamaların üzerine bir de Seungcheol'den aldığı birlikte üniversiteye gitme teklifine karşı aklı iyice karıştı ve heyecanlandı. Daha önce kardeşiyle gittiğinde olanları hatırlamamaya çalışarak teklifini kabul etmişti.
O gece annesi bu duruma biraz nazlanmış gibi olsa da kardeşi ve babasının çıktığı destek ile çok da bir şey diyememişti. Jeonghan annesinin izin vermesiyle de o kadar heyecanlandı ki olanlara inanamadı birazcık.
İlk defa bir aile unsuru olmadan biriyle dışarı çıkacak ve vakit geçirecekti. Bunun kendisi için ne kadar paha biçilemez olduğunu anlatması zordu. Dino da bunun önemli olduğunu biliyormuş gibi o gece ikili odasında kutlama havasındalardı.
Hem sakince biten bir atağın hem de kendi başına sosyalleşmeye başlayabilecek Jeonghan için doğum günü kadar önemli bir kutlamaydı. Hatta belki daha fazla bile olabilir. Nihayetinde kutlamayı bitirip geceyi gündüz ettiğinde beklediği kişi birkaç saat sonra kapısını çaldı.
Jeonghan kendisine ne olur ne olmaz diye hazırlattıkları askılı çantasını çapraz bir şekilde takmış ve kapıya ilerlemişti. Jiyo'nun açtığı kapıya baktığında rahat giyimi ve sırt çantasıyla onu gördü. İfadesi her zamanki gibiydi.
"Hazır mısın?"
Çoktan hazır ve heyecanlı olan Jeonghan sadece başını salladı.
"Gidelim o zaman."
Onun peşinden evden çıktığında arkasından gülümseyen Chan'a el salladı. Kardeşinin yüzünde heyecandan fark etmediği bir mutluluk vardı. Abisinin yol katettiğini görmek küçük kardeşi derinden etkilemiş gibiydi.
Birlikte evin bahçesinde yürürlerken Jeonghan bahçe kapısında duraksadı. Seungcheol sakin sakin ilerlediği arabasına giderken onun yokluğunu ancak fark edip geriye baktı.
"Bir şey mi oldu?"
Jeonghan çapraz astığı çantasının kayışını tutuyordu. İçten içe birazcık endişesi vardı ama bunu bastırıyordu. Gülümsedi.
"Hayır, olmadı."
Gülümsemesi endişesini bastırmış gibi o evin bahçesinden hür bir iradeyle çıktı. Kafesinden kurtulan bir kuş edasında uçmanın keyfi belirdi içinde. Onun gelişiyle araca binen Seungcheol'ün ardından kendisi de bindi.
Birlikte yola çıktıklarında Jeonghan daha önce tek başına çıkmaya cesaret ettiği yollara baktı. O zaman yaptığı şeyden tamamen pişman değildi ancak yine de kendisi de doğru bulmuyordu. Sıralamayı yanlış yaptığının farkındaydı. Bodoslama tek başına cesaret etmesi yanlıştı.
"Ne düşünüyorsun?"
O günün kritiği kendi aklında dolanırken soruya karşı ona baktı. Ne diyeceğini düşünmek için birkaç saniye kendince bekledi.
"Tek başıma çıkmakla hata mı ettim diye düşünüyorum?"
Seungcheol de o günü hatırlamış gibi bir ifade takındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheol
FanfictionHayal ile gerçekliği ayırmakta zorlanan Jeonghan, yeni tanıştığı Seungcheol ile yaşadıklarının gerçek olmadığını öğrenir.