bölüm on altı, final

103 23 1
                                    

Jeonghan kendine verdiği söz, Seungcheol'e verdiği süre boyunca iyi olma konusuna oldukça kafayı yordu. Belki bu hastalıktan tamamen iyileşebileceği bir durumu olmayabilirdi ancak olabileceği en iyi seviyeye gelebilmek istiyordu. Kendi aklıyla bir savaş içerisinde olmak istemiyordu.

Bunun için de gerçekten savaşmak istiyordu. Kısacası kırıklıklarıyla, yorgunluğuyla ve bileğindeki çiziğe ruhani bir çizik daha eklemesiyle gördüğü en dipten sonra kaybedecek bir şeyi kalmayan biri gibi yükselmeye hazırdı. İyileşmeye hazırdı. Seungcheol ile olabilmek istiyordu.

Bunu dünyaya nasıl haykırabilirdi bilmiyordu ancak basit bir hayalden doğan bu adama gerçekten hayallerinden çok tutunmuştu. Belki hayallerinin hatasını yapıyordu belki de dünyanın en iyi yaşamına adım atıyordu bunu bilemezdi ama onunla olmaktan pişman olmayacağına emindi.

İnançları arasında oldukça çabalamaya başlayan Jeonghan gerçekten yoğun bir sürece soktu kendisini. Önceki gibi hiçbir şeyde bir korkaklık veya tereddüt göstermek istemiyordu. Doktoru Mingyu'nun kontrolü ve sıkı takibiyle Jeonghan o kadar çaba gösteriyordu ki.. Hayatını sadece birine odaklı yaşamak için değildi bu çabası aksine daha önce cesaret edemediği kendi özgürlüğü içindi.

Çabaladı. Gerçekten çok çabaladı. Bazı günler ilaçların etkisinde çok kötü ataklar geçirmiş ve kendini kasmaktan aklını kaybedeceğini hissettiği anlar oldu. Dengesiz vücudunu bir dengeye sokmak için tüm varlığını ortaya koydu. Bu kendisi için öyle bir süreç oldu ki bazen düşünmeyi bile beceremediği anlar geldi başına.

Nihayetinde en büyük destekçisi ailesi ile düşünemediği yerde onun yerine düşünüp önündeki suyu içemeyecek kadar gözünün önündeki renklere hipnotize olmuş ona su içirdiler. Jeonghan tam anlamıyla deliliğinin eşiğinden dönmeye başladığında özgürlüğünü ilk ailesiyle tattı.

Onlarla dışarıya çıkıp bir şeyler yapmak hayatının büyük bir zerresinde hiç tatmadığı kadar güzel bir hal aldı. Bunu daha önce yapmadığı veya yapabileceği her anı zehir ettiği için üzüldü. Zor günlerinin arasına güzel anlar karışmaya başladıkça daha da toparlamaya başladı kendini.

Kendisi için en büyük destekçilerinden biri Seungcheol oldu biraz da. Onun gelmesini bekleyip tamamen düşünce kabuğuna çekilen onun bir karar vermeden önce iyice düşünmesini istiyordu. Bu yüzden karşılaştıkları her anda aralarında olan tek şey basit bakışmaları olmuştu.

Jeonghan bazen onu görüp ruhunu tatmin etmek ister gibi terapi toplantılarına bile gider olmuştu. Bu kendisi için o kadar büyük bir aktivite oldu ki sadece birkaç sandalye uzağında oturan Seungcheol'ü görmek bile oturduğu yerde basitçe tebessüm etmesine ve günü güzel bitirineceğine inanmasını sağlıyordu.

Size bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama Jeonghan o alandan kendini atmaya çalışmadan önce Seungcheol'ün kendisi için büyük bir ilaç olduğunu anlamıştı. Biliyordu ve onun da bunu bilmesini istiyordu. Kendisi kadar onun da bundan hiç şüphe duymadan, bir gün uyandığı sabaha pişman olmadığına emin olmak istiyordu.

Bu bir süreçti. Kara bulutların yerini güneşli günlere değil parçalı bulutlu günlere bırakacağı bir süreçti. Jeonghan akıllanmıştı. Artık güneşli günlerin kendisi için bir imkansızlık olduğunu biliyordu. Sadece parçalı bulutlu günler istiyordu. Bazı günler güneşten mahrum kalacak olsa da bunun kısa süreceğini bildiği günler istiyordu.

Daldığı her hayalin bir gerçeklikle buluşacağını bilerek uyanmak istiyordu.

Bu düşünceleri gerçekten yıllardır güneş girmeyen evine, odasına güneşin girmesini sağlamıştı sanki. O gün de gerçek anlamda güneşli bir gündü. Jeonghan güzel bir kahvaltı sürecinden sonra elinde uzun süredir okumak için vakit ayırmadığı kitabıyla bahçeye çıkmıştı.

hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin