bölüm beş, acının tatlı tebessümü

187 31 7
                                    

Yoon Jeonghan hayatının büyük bir kısmında hayallerinin duygularını ele geçirmemesi için çok uğraşmıştı. Bu öyle bir büyük bir çabaydı ki acıdan içi kavrulsa da tek gözyaşı dökmeden atlatabilmek için bütün bedenine ihanet ettiği anlar olmuştu.

Acının tarifini nasıl yapabilirdi bilmiyordu ancak tek bildiği şey hayallerinin her seferinde duygularına karıştığıydı. Tanıştığı her yeni hayalde duygularını aktarıyor sonunda onun gerçek olmadığını öğrendiğinde büyük bir boşluğa düşüyordu. Bu sebeple biriyle tanışması her seferinde büyük bir duygu seline sebep oluyordu.

Yeni komşusuyla daha doğrusu gerçek komşusuyla tanıştığında ilk defa o duygu selini hissedemedi. Ona karşı hiçbir yakınlık veya samimilik beslemedi. Bunun sebebinin onu Scoups sanması olsa da sonraları her şey tepe taklak oldu.

Seungcheol kapısına dayanıp onunla dışarı çıkmak istediğini söylediği zaman Jeonghan hiç bu kadar özgür hissetmedi kendini. Hiç de bu kadar tehlike altında. Bir anda hayalden düşermiş gibi hayatına girmesinden ötürü olsa gerek ona her baktığında bir şey olacağından korktu Jeonghan.

Belki de sadece Scoups'u kaybetmenin acısındandı bu his.

Nihayetinde günler sonra bile sadece bunu düşündü. O zaman verdiği kararın tam tersini verdiğini düşündü. Seungcheol ile birlikte dışarı çıktığını ve o ani bir heyecanla özgürlüğünü hissettiğini düşündü. Bu o kadar cazip bir gerçek gibi geldi ki içinde bir yerlerde verdiği karara pişman oldu.

Jeonghan her ne kadar istese de terapi toplantılarına gidecek cesareti bulamadı kendinde. Bir anda hiç bilmediği bir ortama girmek mi ürkütücü geldi yoksa sahiden tek başına dışarı çıkmaya cesareti mi yoktu emin olamıyordu. Tek bildiği ilk defa özgürlüğüne bu kadar yakın hissetmişken artık geri durmak istemiyordu.

Kafeste bir kuş misali dışarı çıkmak için can atıyordu. Bu öyle bir heyecandı ki ona uçlarda duygular hissettiriyordu. Jeonghan her sabaha çok heyecanlı ve umutlu başlarken amacına ulaşamadan bitirdiği her gece depresif ve bitik halde kapatıyordu. Bunun bu kadar acı verici olabileceğini hiç düşünmemişti.

Günler sonraydı. Annesi bir acil işi olduğu için dışarı çıkmış kardeşinin de dersten gelmesine yarım saatten az bir süre kalmıştı. Evdeki tek kişi olan Jiyo'ya emanet edilmişti. Görevini fazlasıyla ciddiye alan Jiyo ise ev işlerini aksatacak bir istikrarla ona arkadaşlık etmek konusunda ısrarcıydı.

Jeonghan'ın ise o an canı ne arkadaş ne de sohbet istiyordu. Kendi kaybolduğu yalnızlığına daha da yalnızlık eklemek isteyecek kararlar alıyordu. Bahçede her zamanki bankını son olanlardan sonra hiç güvenli bulmadığı için eve en yakın bankta kitabını okuyordu.

Geçen sefer bütün dikkatini veremediği kitabını büyük bir dikkatle okuyordu ki sürekli olarak evinin önünden geçen insanların sesi ve neşesi dikkatini dağıtıyordu. Çok işlek oturduğu o mahallede daha önce de böyle tablolara sahne olsa da o gün ayrı bir dikkatini çekiyordu.

Dışarıdaki insanlar daha canlı ve çekici geliyor sanki Jeonghan'ı çağırıyor gibiydiler. Bunun imkânsız olduğunu biliyordu. Bırak tek çıkmayı yanında kardeşiyle bile çıkamıyordu. Daha da cazipleşti iş. Jeonghan belki de ilk defa dışarı çıkabileceği tek fırsatın bu olduğunu fark etti.

Devamını düşünemedi. Koşa koşa eve girdi Jeonghan. Önce biricik bekçisi Jiyo'ya baktı. Mutfakta uğraştığı işiyle gayet meşgul görünüyordu. Yine de içeri girdiğini bilmesi ve daha rahat olabilmesi için yanında bir bardak su içip odasına çıkacağını söyledi. Düşüncesizle hareketlerinin ardından kitabını yerine baktı.

hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin