bölüm on beş, sana rağmen

89 17 1
                                    

Hayallerinden pes edip hayatından vazgeçen Jeonghan kendini en uçtan salmak için geriye doğru süzüldüğünde hiçbir pişmanlığı yoktu. Bilinci yerinde değilken. Seungcheol'ü kaybettiğine eminken. Kendinde olsaydı nasıl ilerlerdi iş anlaşılması zordu. Jeonghan ne kadar her şeyden kaçabilirdi bilmiyordu.

Aklı yerinde olduğu bir gün Seungcheol'ün ölüm haberi gelirse ne yapabilirdi farklı bir senaryo mu gerçekleşirdi bilinmezdi. Bunun bilmeyeceği bir cesaretle kendini o kenardan aşağıya doğru bıraktığında tıpkı önceki gibi Seungcheol'ün kendisine sarıldığı hissiyle dolmuştu.

Farkında değildi belki Jeonghan ancak daha ayakları yerden kesilmeden ona tutunmayı başaran Seungcheol ile aşağıya atladığında kemeri onun güvenlik kayışına bağlı bir şekilde düşüyordu. Bedeni onun kolları tarafından sarılmış ve kafası onun göğsüne yaslı bir şekilde. Gerçek olamayacak kadar güzel bir hisle kapalı gözlerinin ardından hissetti o rüzgarın hızını.

Sisli aklıyla metrelerce aşağıya düşerken beklediği o sonun aksine gerilmiş bir ip ve belindeki kemerin varlığını hissettiğinde yavaşça açtı gözlerini. Yere birkaç metre kala süzüldüğü o gökyüzünde onu sıkıca saran bedene baktı. Her şey tıpkı önceki gibiyken Jeonghan bu anın ölü olmasını kaldıramıyordu.

Belki de onu son kez gördüğünü düşünerek kocaman gülümsedi hayal sandığı bedene. Onları indirmek için büyük bir panik yapan personel ve çevrenin aksine asılı kaldıkları yerde kendi de sıkıca sardı kollarını ona. Bu aslında dengesizliğinin en uç noktasına, aşırı ısınmış makinenin kendini kapattığı noktaydı. Jeonghan infilak etmeden önce gerçeğini göremeyeceğini düşünerek hayaline sıraladı gerçekleri.

"Sensiz yapamayacağım Seungcheol. Sensiz hiçbir hayale sığınamayacağım. Hiçbir hayal ile yerini dolduramayacağım."

Gittikçe sesi kısılmaya bilinci kapanmaya başladığında güvenli halat onları yavaş yavaş aşağıya indiriyordu.

"Sensiz..."

Devam edemedi. Önce sesi kısılarak bitti. Bilinci kapanır kapanmaz kollarındaki güç tamamen tükenip sarıldığı bedenden boşluğa açıldı. Kafası onun kolları arasında arkaya süzüldü. Sonunda Jeonghan, Seungcheol'ün kucağında kendinden geçmiş bir halde yere değdiğinde gelen ambulans ile birlikte hemen yola çıkıldı.

Ölmek için atladığı o yüksekliğin arasında Seungcheol'ün hayalleri arasında gözlerini kapatan Jeonghan gözlerini saatler sonra sonraki günün sabahına karşı hastanede açtı. Tabi hayale karışmış anları içerisinde hatırladığı son şey koltukta Seungkwan'ın yaptığı o saçma sohbetti.

Odada uyandığını fark eden annesi ağlamış gözleriyle kendisine baktığında yapmaması gereken en büyük hatayı yapıp 'bunu kendine neden yaptın, neden atladın' temalı bir ağlama merasiminde bulundu. Anne yüreğiydi, onu suçlamak çok doğru olmazdı açıkçası.

Ancak bir süre sonra bu ağlamanın ardında verilen bir ton ilaç ve tedavi ile uyanan Jeonghan intihara kalkıştığını öğrendi. Bünyesini bunu kabul edemedi. Gerçek gibi gelemedi. Bitmiş bir halde bulunan odadaki dört kişi ile birlikte kafasındaki sisin geçmesi için çabalıyordu.

"Polis memurları ifadenizi istiyor."

Jiyo'nun bilgilendirmesi ile ailesi dışarı çıktığında kardeşiyle birlikte baş başa kalmıştı. Jeonghan serumlu olmayan elinden güç alıp kalmak istediğinde kolunun üstündeki sızıyı hissetti. Seungcheol'ün düşerken bir şey olacağından korkarak sımsıkı tuttuğu kendisinin kollarında morluklara sebep olduğu bilmiyordu.

"Ne olduğunu anlat Dino."

Chan gözlerinde yedi kat karası ile başucuna kadar geldi. Ona gözleri titreyerek baktı.

hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin