Choi Seungcheol gecikmeli olarak başlayacağı üniversite hayatının yeni başlangıcı için aile evinden ayrılmış ve yepyeni bir eve tek başına çıkmıştı. Hem de yaşadığı şehirde bir üniversite kazanmasına rağmen. Bunun sebebi aslında üniversiteden çok ailesinden uzaklaşmak içindi.
Onların kendisi için endişelenen bakışlarına her gece sadece uyuduğunu kontrol etmelerinden bıkmıştı.
Seungcheol ileri derecede intihara meyilli olduğu için tek başına eve çıkması hiç desteklemedikleri bir şey olsa da liseden mezun olduktan yıllar sonra üniversite okumasına karşılık buna izin vermişlerdi. Sözde üniversite okumasını bir yaşam belirtisi olarak görmüşlerdi.
Seungcheol ise sadece belki de son anlarını kafa dinleyerek, sakince geçirmek istiyordu. Yaşamaya olan bakışı halen değişmemiş, hiçbir yol kat edememişti. Değişeceğini de sanmıyordu. Yaşama karşı hiçbir ümit beslemiyordu.
Bu ümitsizliği için kafasını dinlemek için geldiği yeni evinde daha yaşamaya bir ay yeni dolmaya başlamıştı ki başının belası o gün sabahın köründe kapısına dayanmıştı. Terapi toplantılarından tanıdığı Joshua sabahın köründe kapısına dayanmıştı.
İtiraz etmesine fırsat vermeden evine gelmesine karşı varlığını umursamadan bir aydır açmadığı kitaplarının olduğu kutuları açmaya başladı. Yeni evinin salonundaki yeni kitaplığı için annesi bütün kitaplarını nakliye ile göndermişti.
"Senin gibi üşengeç bir herif ne okuyor olabilir ki?"
Davetsiz misafirinin kutudan kucak kucak çıkardığı kitapları kurcalamasını umursamadı.
"Bilim, sanat, uzay ne ararsan var."
Seungcheol hiçbir düzen çabasına girmeden kitapları karışık karışık raflara dizmeye başladı.
"Hiçbirini okumadım."
Joshua da ona yardım edince iki koca koliyi beş on dakikada raflara gelişi güzel bir şekilde dizmişlerdi.
"Yaşamak istemeyen birine göre çok fazla okunmamış kitabın var."
Seungcheol sürekli olarak saçma sapan konuşup kafasını şişiren onu umursamadan kutuları katlayıp dış kapının yanına koydu.
"Kafa ütülemeye devam edeceksen siktir git."
Joshua dudak büzüp salondaki geniş tekli koltuğa yan bir şekilde oturdu.
"Misafirine nasıl davranıyorsun? Çok alındım."
Dediğine alayla gülerek baktı. Onun duyguları olmadığını bilmese dediğine ve mimiklerine yine de inanmazdı. Hiç duygu hissetmediği o kadar belli ki yüzü her zamanki kadar ifadesiz ve yapmacıktı. Her ifadesi gördüğü başka yüzlerden çalma ifadelerdi.
"Psikopatın tekisin."
Joshua yüzündeki saçma ifadeyi takınmayı bıraktı.
"Psikopat olmadığımı sen de biliyorsun."
Biliyordu. Terapi toplantılarından öğrendiği kadarıyla Aleksitimi isimli bir hastalığı vardı. Kısacası duygu körüydü. Ruhani hiçbir duyguyu beslemiyor, anlamıyor ve algılayamıyordu. Yüksek mantığının çözebildiği kadarına ve etrafından öğrendikleri kadar yorum yapabiliyordu.
"Eğer bir psikopat olsaydım sana istediğini şu dakika verebilirdim."
Joshua oturduğu yerden kalktı. Biraz önce Seungcheol'ün kutuları açmak için kullandığı bıçağı kenardan aldı ve savurdu. Seungcheol serinkanlılığını korusa da boynuna tutulan bıçağın ucuyla yerinde öylece dona kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayallerim düşer avuçlarına | jeongcheol
أدب الهواةHayal ile gerçekliği ayırmakta zorlanan Jeonghan, yeni tanıştığı Seungcheol ile yaşadıklarının gerçek olmadığını öğrenir.