19 Kasım'da, Jimin'in yola çıkması gereken cumartesi günü, Taehyung her şeyi hazırlamıştı. Gidecekleri yerin rezervasyonu, oraya yapacakları yolculuk için gereken benzin, Jimin geri geldiğinde çekecekleri tüm fotoğraflar için kamerasına yeni film.
Annesi Jimin'in ona çok sevdiğini söylediği yemeklerle dolu mükemmel bir yemek planlıyordu. Taeil ve Taejoon oturma odasını Jimin'in dönüşüne göre dekore etmişti hatta. ve Taehyung'un babası açık bir şekilde Jimin'in yatakta, Taehyung'un ise koltukta yatacağını söylemişti.
Heyecanlıydı. Jimin de heyecanlıydı. Ancak 19 Kasım'da, Jimin'in uçağının kalkması gerekenden bir saat sonra, Jimin panik içinde Taehyung'u aradı.
Taehyung'un gerçekten göğsü acıyordu. Jimin daha önce ağlamıştı, Jimin'in ağladığını daha önce duymuştu. Ancak Jimin'in böyle ağladığını hiç duymamıştı ve bu fiziksel olarak canını yakıyordu. Göğsü sanki çökecekmiş gibi hissediyordu.
"Jimin sakinleş lütfen. Derin bir nefes al, ne olduğunu söyle bana."
Ancak Jimin bunların hiçbirini yapmadı. Telaşlı nefesler almaya ve ağlamaya devam etti. En sonunda, ara ara seçtiği kelimelerden neler olduğunu anlamıştı.
"Onayladılar", "uçuş yok", "çok aptalca," ve "burada kaldım."
Bu duyduklarından sonra Taehyung'un göğsü gerçekten çöktü.
"Sen... sen gelmiyor musun?"
"Hayır," dedi Jimin yüksek bir sesle, burnunu çekti. Sesi kendinden emin geliyordu. "Hayır, geleceğim. Gelmek zorundayım Tae. Eve gelip seninle olmak için çok çalıştım, gelmek zorundayım. Otobüs ya da bir şey bulacağım. Bilmiyorum ama ben..."
"Bekle," Taehyung bu son gelişmenin onun üzerindeki etkisini görmezden geldi ve başını iki yana salladı. Jimin'in otobüsle gelmesi iyi bir fikir değildi. Tren yolculuğu birkaç gün sürüyordu, otobüs de buna benzer olacaktı. Oraya vaktinde yetişmesi mümkün değildi. "Bekle Jimin, yapma."
"Ne?"
"Oradan ayrılma."
Jimin'in sesi hattın diğer ucundan kırık bir şekilde geliyordu. "Gelmemi istemiyor musun?"
"Hayır," Taehyung eliyle yüzünü kapattı ve iç geçirdi. "Hayır, gelmeni istediğimi biliyorsun... ama... bilmiyorum, bence en iyisi uçakla gelmek."
"Başka uçuş yok."
"Biliyorum... o yüzden en iyisi kalman."
"Kalmak istemiyorum."
"Gelemezsin," dedi Taehyung sakin bir şekilde. "Gerçekçi olalım, bu gece yola çıkacak olan otobüse yetişemezsin. En iyi ihtimalle yarın gece yola çıkacaksın. Mesafeyi düşün Jimin, çok uzun bir süre yolda geçecek."
"...ama seni görmek istiyordum."
"Ben de seni görmek istiyorum," dedi Taehyung. Sesi çaresiz geliyordu. "Seni görmeye ihtiyacım var... ama senin orada kendini bu şekilde üzmen de iyi değil."
"Taehyung..."
"Yurda git. Kendine biraz zaman tanı ve iyice dinlen."
Taehyung için bunu söylemek zordu. Jimin'e bulabildiği ilk otobüse atlamasını söylemek istiyordu ancak değmeyeceğinin farkındaydı. Durumun onun için ne kadar kolayca korkunç bir alabildiğinin farkındaydı. O yüzden her ne kadar içinden Jimin'in gelmesi için çığlıklar atsa da, gelmemesi konusunda ısrar etti.
Çok fazla ikna, biraz yalvarma ve biraz da kış tatilinde buluşup arayı kapatacaklarına dair verilen sözlerden sonra Jimin en sonunda yurda doğru yola çıktı ve Taehyung ailesine Jimin'in gelmeyeceğini söylerken çok zorluk çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mudlands & yellow acacia | VMIN (Çeviri)
Fanfictionorijinal hikaye ao3'te nonheather tarafından yazılmıştır. *** Lisedeki son yılının ilk gününde Jimin dolabını açtığında bir not ve "The end of summer" başlıklı bir kaset bulur.