Amaçsızca gezip motelden motele atlayarak geçirdikleri bir haftadan sonra nihayet eve dönmüşlerdi. Jimin kızıl saçlarıyla -evet, Taehyung yanılmıştı- ve kollarında benzin istasyonlarından aldıkları hediyeliklerle.
Yaz eğlence doluydu. Taehyung bunun sadece mutlu olmalarından kaynaklandığına ve ikisinin de Jimin gittikten sonra neler olacağını düşünmeyi aktif olarak engellemekle ilgisi olmadığına inanmak istedi.
Yaz yavaş ancak aynı zamanda bir o kadar da hızlı geçmişti. Günler kumsal ziyaretleri, fuarlar ve Taehyung'un arka bahçesindeki su savaşları ile doluydu. Geceler ise daha fazla kumsal ziyaretleri, konserler ve 24 saat açık restoranlarda arkadaşları ile tıka basa yemek ile. Ve öpüşmeler, çokça öpüşmelerle. Dondurma öpüşmeleri, pamuk şeker öpüşmeleri, meybuz öpüşmeleri, okyanusta öpüşmeler, havuzda öpüşmeler, kumda öpüşmeler, arabasının kasasında öpüşmeler, gece öpücükleri, sabah öpücükleri, güneşli öpücükler ve yağmurlu öpücükler.
Ancak bundan daha fazlasını pek yapmamışlardı. Taehyung sormamıştı. Jimin de öyle. Ve Taehyung istemediğinden değil çünkü istiyordu. Ancak seksle ilgili bir şey işleri değiştiriyordu, en azından o öyle düşünüyordu. Ve ardından değişiklikte geleceği daha da korkutucu kılan bir şey vardı.
Taehyung bir güne sığdırabildiği her şeyi sığdırmaya çalışıyordu zamanın daha yavaş akmasını sağlayabilmek için. Ancak zamanın her zamanki gibi aktığını ve yaptığı ya da yapacağı hiçbir aktivitenin zamanı durdurmaya yetmeyeceğini fark etmişti.
***
15 Ağustos'ta, Jimin'in yanına gittiğinde ve odasının boş olduğunu ve üç adet valize toplandığını gördüğünde, Taehyung zamanı durdurmanın imkansız olduğunu anladı. Jimin'in Alien filminin posterinin bir zamanlar asılı olduğu duvara dokundu. "Gerçekten oluyor yani, hm?"
Yatakta otururken Jimin hissettiği üzüntüyü sesine yansıtmama konusunda iyi bir iş çıkarmıştı. "Oryantasyonu atlayabilirim ve bir hafta daha geçirebiliriz birlikte... Eğer istersen."
"İstemeyeceğim."
"Sen ne yapacaksın?"
Taehyung kollarını göğsünde kavuşturup Jimin'in şifonyerine yaslandı, yüzü şimdi ona dönüktü. Aradaki mesafeyi geçebilirdi ancak buna alışması lazımdı. Şimdiden başlayabilirdi.
"Bilmiyorum," dedi dürüst bir şekilde. "Tarlaya bakarım sanırım."
"Yoongi'nin gittiği üniversite buraya sadece bir saat uzaklıkta, biliyorsun. Belki takılırsınız."
"Baya komik oldu bu, söylemeden geçemeyeceğim."
Jimin mutsuz bir şekilde gülümsedi ve neredeyse bomboş olan odaya baktı. "Şükran Günü bir hafta. Ayın 20'sinden 27'sine."
"Gelecek misin?"
Jimin başını salladı. "Ve sonra Noel tatili var ve birlikte hemen hemen iki haftamız olacak."
"Kulağa çok uzun bir zamanmış gibi gelmiyor."
"Ama gelecek, ben gittikten sonra."
"...bu üzücü."
"Daha gitmedim," dedi Jimin uzun bir sessizlikten sonra aniden. "O yüzden üzülecek bir şey yok."
"Ama iki gün..."
"İki gün..."
"Kırk sekiz saat."
"Fena değil," diye tamamladı Jimin cümlesini. "Fena değil diyecektim."
"Seni özleyeceğim."
"Lütfen daha bana veda etmeye başlama."
"Çok mu erken?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mudlands & yellow acacia | VMIN (Çeviri)
Fanfictionorijinal hikaye ao3'te nonheather tarafından yazılmıştır. *** Lisedeki son yılının ilk gününde Jimin dolabını açtığında bir not ve "The end of summer" başlıklı bir kaset bulur.