"Oğlum, okul kapandı," diye seslendi kapıcı Bay Song.
Taehyung ona baktı, Jimin'in dolabına sırtını dönüp özür diler gibi gülümsedi. "Bir şey unutmuşum, hemen çıkıyorum."
Taehyung hızlıca ona bırakılan notu cebine koydu. Cevap olarak geride bir şey bırakmamak ona garip gelmişti, bu nedenle, sabah onu karşılaması için Taehyung mavi bir yapışkanlı not kağıdına anlık olarak bir şeyler karalayıp dolabın üzerine yapıştırdı ve binayı terk etti.
Taehyung oradan çıkana kadar tüm futbol takımları, ponpon kızlar ve atletler de çoktan gitmişti. Okulun otoparkında sadece, çoğu okula ait olan, birkaç araba kalmıştı. Taehyung'un paslanmış kırmızı pikabı da bu arabaların arasındaydı. Yıpranmış ve çizilmişti, daha umursamaz günlerinde yıllarca ve yıllarca Taehyung'un babası tarafından kullanılmaktan ama hala iyi çalışıyordu ve Taehyung seviyordu.
Ön koltuğa oturdu ve çantasını yere, fotoğraf makinesini ise yan koltuğun üzerine bıraktı. Hemen yola çıkmamıştı ama. Jimin'in mektubunu birkaç kez daha okudu.
Jimin ona nasıl hitap edebilirdi? Onu ele vermeyecek bir şey... Zorbaların ona taktığı lakaplar mükemmel bir "kesinlikle olmaz" listesinden başka bir işe yaramıyordu. Baş harflerini de kullanamazdı. Bu çok aptalca olurdu. Basit bir şey olması gerekiyordu bunun. Taehyung Jimin'in onun kim olduğunu bilmek isteyeceğini hiç hesaba katmamıştı.
Motoru çalıştırdı ve eve sürmeye başladı düşünmemek için radyoyu da açarak. Ki bu işe yaramamıştı. Bir sonraki isim olarak Mariah Carey'nin sesini duymak hoşuna gitmişti ancak düşüncelerini meşgul etme konusunda neredeyse hiç etkili değildi.
Etrafını hayvanları içeride tutabilmek için metrelerce alanı kapsayan bir çitin çevrelediği müstakil bir ev olan ailesinin evinin girişindeki çakıl taşlı yola çekti arabayı. Kilometreler boyunca etrafta başka ev yoktu. Komşularının çoğu da onlar gibi çiftçiydi ve sahip olabildikleri tüm toprağa yayılmışlardı.
İçeri girdiğinde onu pişmiş et kokusu, çizgi filmin açık olduğu televizyon sesi ve kendinden küçük üç kardeşinin eğlence dolu çığlıkları karşılamıştı. Ev.
Küçük kardeşlerinin en büyüğü, Taejoon, onu fark edip ona seslenen ilk kişi olmuştu.
"Annem üst kattaki tuvaletin arızalandığını söyledi," dedi gözlerini televizyondan ayırmayarak.
"Böyle mi merhaba diyorsun?" dedi Taehyung, yalnızca on üç dakika geç doğarak ortanca olan kardeşi Taeil'e sarılırken. Taeil'in kurdelelerle ilgili yeni bir takıntısı vardı ve sürekli saçına takıyordu, bazen aynı anda birden fazla.
Taejoon homurdansa da gülümsedi. "Merhaba."
"Selam," dedi Taehyung. Daha sonra henüz yalnızca bir yaşında olan bebek Taeeun'a döndü. "Merhaba."
Bebek tereddütlü adımlarla ancak yüzünde kocaman bir gülümseme ile, takılarak Taehyung'a yürüdü. Taehyung ise onu kucaklayıp "Tuvaletteki sorun ne?" diye sordu.
"Anneme sor," dedi Taeil.
Taehyung bebeği hala tek koluyla tutuyordu ceketini kapının arkasına astığında ve koridorda ilerleyip, önlüğü beline sıkıca bağlanmış ve saçında çiçek olan annesinin yemek pişirmeye devam ettiği mutfağa doğru ilerledi.
"Tuvalette sorun mu var?"
Annesi kısa bir an için bakışlarını pişirdiği yemekten ayırıp Taehyung'a baktı ve gülümsedi. "Böyle mi merhaba diyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mudlands & yellow acacia | VMIN (Çeviri)
Fiksi Penggemarorijinal hikaye ao3'te nonheather tarafından yazılmıştır. *** Lisedeki son yılının ilk gününde Jimin dolabını açtığında bir not ve "The end of summer" başlıklı bir kaset bulur.