Gecenin bir vakti dudaklarımın üzerini eldivenli eller örttü, bağırmayayım diye ağzımı kapattı.
Avucunun içine bağırdım ama gözlerimi açınca onu yüzüme eğilmiş, ağızlığını takmış ve tamamen giyinik bir halde buldum. Emhyr olduğunu fark edince derin bir nefes çektim.
"Ya kalk ya da uyumaya devam et." dedi suratıma eğilmiş bir halde.
Elini çekti ve bahçe kapısından çıktı.
Uyku sersemi olduğum için başta onu anlayamadım. Kafam açılsın, sözler aklıma girsin diye bekledim. Ne demek istediğini fark edince örtüyü öyle bir hızlı attım ki yataktan aşağı düştü.
"Emhyr!" diye bağırıp çıplak ayaklarla dışarı çıktım.
Üzerimde onun gömleği vardı, bununla uyuyordum. Giyinmeme bile fırsat vermemişti. Gitmesi gerektiğinde beklemiyor, kılıcını alıp çıkıyordu.
Chaos'a doğru yürüyordu.
Kılıcını beline yerleştirirken koşmaya ve arkasından bağırmaya devam ettim. "Emhyr, bekle!" Chaos'un hemen önünde durdu.
Nefes nefese kalmıştım. Uyandığımda yataktan hemen çıkamaz, ayılamazdım ama beni uyandırış şeklinden dolayı aklım tamamen açıktı.
Elimi dizlerime koydum, nefes almaya çalışırken "Geleceğim." dedim.
Emhyr tepemden bana baktı. Zaten o uyandırmıştı, hala ne düşünüyordu anlamıyordum. Kapüşonunu başına taktı ve her yerini kapadı. Bildiğim Ölüm karşımda duruyordu.
Ellerimi dizlerimden çekmemi beklemeden belimden yakaladı ve beni kaldırıp Chaos'un üzerine yan oturacağım şekilde bindirdi.
Emhyr arkama atlamadan önce tam karşımda Ölüm'ün sisi belirmeye başladı. Yerden başladı, duman gibi yükseldi. Ölüm, atının sırtındaki yerini aldı. Bir elini beni tutmak için karnımın üzerine koyunca başımı aşağı eğip tutuşuna baktım. Dizginleri eline almamıştı, eyerden destek sağlıyordu. Chaos, zaten nereye gideceğini biliyordu.
"Chaos'u terk etme."
Dumanlar oluştuğunda Chaos kişnedi. Üzerinde veya dibinde olmam fark etmiyordu, ne kadar uzakta olursam olayım sesi aynı geliyordu.
Zehirli sisin içine girmeden önce başımı kaldırıp ona bakmak istedim. Dimdik duruyordu, attaki oturuşu bile farklıydı. Yine sadece gözleri görünüyordu ve bu hale büründüğünde bana Emhyr adını unutturuyordu.
Nereye gidiyorduk bilmiyordum ama geceydi, karanlıktı. Köyün ortasında belirirsek herkes suratımı görecekti ve Ölüm'ün atında bir kadın gördükleri için dedikodular yayılacaktı. Ama belki de ıssız bir yere, tek bir kişiyi öldürmeye gidiyordu. Hiçbir fikrim yoktu.
Chaos, sisin içine girmeden önce Emhyr de bana baktı. Eyeri bıraktı, eldivenli elini ağzıma ve burnuma kapadı, nefes almamı engelledi. Ona yaslandım, dumanın içinde giderken gözlerimi kapadım.
Emhyr, zehrin içinden çıkınca elini ağzımdan çekti.
Hala dumanların içindeydik. Dışarıdan nasıl göründüğümüzü biliyordum. Ben onları seçebiliyordum, onlar beni seçemiyordu. Chaos'un her zaman ilk olarak toynakları görünür, sonra kırmızı gözleri parlardı. Bu an o andı.
Demek ki Emhyr, hepimizi dumanların arkasından şu an benim gördüğüm gibi görebiliyordu.
Çoktan kişneme sesini duymuşlardı ve tıp oyununu oynamaya başlamışlardı. Ormanın içindeydik, karşımızda beş kişi vardı. Hiçbiri hareket etmiyordu ama birkaç saniye önce Ölüm diye bağırmış olmalıydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM'SÜZ
FantasyÖlüm, kanlı canlı bir bedendi. Ölüm aralarında geziyordu ve adaleti kılıcıyla sağlıyordu. Amcasının evinde hapis hayatı yaşayan Kaya'yı kurtaran, can almak uğruna beden bulmuş Ölüm'ün kendisiydi. Ölüm onu yaşatmıştı. Tekrar görüşmeyi bekliyordu.