Kasabada dolaşırken sürekli tezgahlara bakıyor, kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyordum. Chaos beni bir saat sonra tepeden alacaktı, bu Emhyr'in bana verdiği bir hediyeydi. Bilmediğim, tanımadığım sokaklarda gezinmeyi sevdiğimi sadece birkaç gün önce söylemiştim ve sabahına Chaos evin önünde bekliyordu. Beni kimsenin görmediği bir ormanda bırakmıştı, kasabaya yürümüştüm ve şimdi geziniyordum. Suratımı burada bilmiyorlardı, Ölüm'le buraya uğramamıştım.
Cebimdeki az parayı harcamak için mükemmel bir zamandı.
Iyena'dan isteyebileceğim şeyleri parayla almak farklıydı. Toprak yolda gezinirken küçük bir tezgahın önündeki kalabalık dikkatimi çekti. Yavaşça yaklaştım, başımı uzatıp ne sattığını görmeye çalıştım. Künyelere isim yazıyordu, kadınlar bekliyordu ve kıkırdayarak birbirleriyle konuşuyorlardı.
"Affedersiniz," diyerek yazı yazdıranların önüne geçtim. Adam gözlerime neden sırayı bozuyorsun der gibi bakınca gülümsedim. "almak istiyorum. İsim yazdırmayacağım."
Emhyr adı ona çok yabancı gelecek olsa bile riske edemezdim.
Adam boş bir künyeyi uzattığında ücreti ona uzattım. Hemen yanında birisi daha oturuyordu, elinde zincir tutuyor ve adama yardım ediyordu. Künyeyi alıp geri çekilmek için bir adım attım ama zincirle ilgilenen adamın bakışları o kadar garipti ki gözlerimi gözlerine diktim.
Küçük sandalyesinden ağır bir şekilde kalktı, sanki hatırlamaya çalışıyordu. Adamın doğrulması parayı verdiğim kişinin de dikkatini çekti. Arkamda uzayan bir kuyruk vardı, onları bekletiyordu.
Adam, tezgaha iyice yaklaşıp suratımı süzdü. "Seni nereden hatırlıyorum?" diyerek bana sordu.
O beni gerçekten hatırlıyor gibi duruyordu ama ben onu hayatım boyunca hiç görmediğimden emindim. Bunun tek bir sebebi olabilirdi. Bu yüzden iyice bakamasın diye geriye doğru bir adımla kaçtım ve gülümsedim.
"Tanıştığımızı sanmıyorum."
Aşağıya doğru bakışları kaydı, vücudumu da süzdü. Gözbebekleri büyüdü, açıldı. Yürüdüğünde sandalyesini devirdi. Parmağını kaldırıp suratımı işaret etti. "Kaya," dediğinde bu kez ben şok geçirdim. "Sen Kaya'sın."
Adımı bildiği aklımdan geçmezdi. Hiç tepki veremedim. Beni öylesine şaşırtmıştı ki yalanlayamadım bile.
"Ölüm'le geziyorsun." Bağırınca sıradakiler de bana bakmaya başladı. Az önce künyeyi aldığım adam Ölüm burada mı diye sokağı süzdü.
Gülümsememi arttırdım. "Hayır. Karıştırıyorsun."
"Seni gördüm!" diye bağırdı. "Hemen yanında duruyordum. O çocuğu sen tepki verdin diye öldürmedi. Ölüm burada mı?" O kadar üst üste konuşuyordu ki takip edemiyordum.
Lanet olsun ki çevremize bir insan yığın toplamıştı.
Bir adım daha attım. Yalanlamak için kelimeleri sıralayacaktım ama o adam ne gördüğünden çok emindi. Gereksiz bir panik yaratmıştı. Normalde arkamı dönüp kaçar, bu kadar gözü üzerimde istemezdim ama şimdi titreyen insanların içindeydim ve Emhyr'le kala kala ona benzemeye başlamıştım.
"Ölüm burada değil." deyince sözlerinin doğruluğunu kanıtlamış oldum. Ama yanlışını düzeltmek daha önemliydi, aksi takdirde Emhyr haklı çıkardı. "O çocuğu ben dedim diye öldürmedi. Ölüm'e söz geçmez. Sakın deneyeyim deme."
"Ama onu durdurdun. Gördüm."
"Ben durdurmadım. Sesten ve hareketten nefret ediyor. Lütfen yanlış anladığını uygulamaya çalışıp onun görürsen durdurmaya çalışma. Seni öldürür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM'SÜZ
FantasyÖlüm, kanlı canlı bir bedendi. Ölüm aralarında geziyordu ve adaleti kılıcıyla sağlıyordu. Amcasının evinde hapis hayatı yaşayan Kaya'yı kurtaran, can almak uğruna beden bulmuş Ölüm'ün kendisiydi. Ölüm onu yaşatmıştı. Tekrar görüşmeyi bekliyordu.