Chaos, elimdeki son havucu da aldı. Benimle işi bittiği için arkasını dönüp uzaklaştı.
"Nankör."
Ellerimi belime koyup onu izledim. Bahçede Chaos ile bir başımızaydık, Emhyr gibi vakti öldürmeye çalışıyordum ama bu at kendisiyle ilgilenmeme izin vermiyordu. Gözlerimi devirdim ve yanına gittim. Tekrar ona yaklaştığımı fark edince başını kaldırdı, kırmızı gözlerini elime dikti ve havuç aradı.
"Havuç yok."
Kişnedi.
"Yok!" Atla kavga ediyordum. Büyük bir cesaretle ona daha da yaklaştım. Hasır kadar sert yelelerine uzanamıyordum ama parmak ucuna kalkarsam elleyebilirdim. Daha çürümemiş derisinde dokunduğum an Chaos donmuş gibi kaldı. Emhyr'e bu kadar benzemesi beni güldürdü.
Kolumu uzatıp yelelerinin ucuna yetişmeye çalıştım. Tahmin ettiğim gibiydi, çok sertti.
"Ölü bir atı seviyorum." Gülümsememi bastıramadım. "Elimde değil, hep at binmek istemiştim. Amcamın birkaç tane atı var ama benim gibi birisi onlara binemezdi. Düşüp sakatlanabilirdim, öğrenmek söz konusu bile olamazdı. Anlıyor musun, Chaos? Dert yanabileceğim bir sen varsın. O atlardan çok daha büyüksün, hatta hepsini ezersin."
Ayağını yere vurmaya başlayınca korkup elimi çektim. Bu kez o yaklaştı. Garip garip sesler çıkarıyordu. Yine başıyla bana vurup beni metrelerce uçurmasın diye kaçmak için hazırda bekliyordum.
Fakat Chaos başını birçok kez salladı, silkindi, hafif kişnedi. Süreli ses çıkarıp durdu ve sonunda kıçını bana döndü. Bacaklarını kırıp yere neredeyse yattığında gözlerim kocaman açıldı.
"Hadi canım." dedim ona bakarken.
Ölüm'ün atı, hemen önümde boyuma inmişti. Eyeri tam önümdeydi.
Beni anlıyor muydu? Ona bir şeyler yedirirken sürekli konuşup duruyordum çünkü canım sıkılıyordu. At binmeye gerçekten özenmiştim ama hiçbir kadını erkek gibi at binerken görmemiştim.
Havuçların karşılığını mı veriyordu?
Ona yaklaştım ama üzerine çıkmadım. Bahçeye hızlıca bakınıp Iyena'yı aradım ama uçmuş gitmişti, Emhyr ise kim bilir neredeydi.
Ne yapacağımı bilemez halde Chaos'un tepesinde dikilirken tıksırır gibi bir ses çıkardı. Çökmüştü, beni bekliyordu.
Yüzümü ekşittim. "Düşersem ve üstüme basarsan ölürüm."
Tekrar tıksırdı.
"Kalk hadi. Binmeyeceğim, boşuna bekleme. Emhyr görürse beni öldürür." Chaos başını yana atınca bacağıma çarptı, artık tamamen yere yatmış gibi görünüyordu.
"Pişman oldum. Kesinlikle pişman oldum..." diye söylenerek eyere tutundum. Sözlerimi geri alabilseydim alırdım ama denemek de istiyordum. Ayrıca ben binene kadar kalmayacak gibi görünüyordu.
Hiçbir at üzerine çıkılsın diye böyle eğilmezdi.
Eyere sımsıkı tutundum, Chaos çökmüş haldeyken bile ona çıkmak işkenceydi. Eteklerimi yukarıda toplayıp bir bacağımı attım. Üzerine tamamen yerleşene kadar hiç kıpırdamadı ama oturduğum ve eyere parmaklarımı geçirdiğim an ayaklanmaya çalıştı.
Dengesizce kalktığı için çığlık attım, sağa sola sallandım. Artık parmaklarıma kan gitmiyordu.
Chaos, dimdik durdu.
Emhyr'in eyerindeydim, üzengiler aşağıya sallanıyordu, asla ayaklarımı geçiremezdim çünkü boyum yetmiyordu. Bacaklarımı ona sımsıkı bastırıp aşağı baktım. Daha yürümemişti ama ben şimdiden düşecek gibi hissediyordum. Karşı karşıyayken ancak karnına geldiğim bir adamın atıydı. Emhyr'in bacağıyla aynı ağırlıkta olmalıydım, yani Chaos beni sırtında hissetmiyordu bile. Ne eyer bana uygundu ne de Chaos'un kendisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM'SÜZ
FantasyÖlüm, kanlı canlı bir bedendi. Ölüm aralarında geziyordu ve adaleti kılıcıyla sağlıyordu. Amcasının evinde hapis hayatı yaşayan Kaya'yı kurtaran, can almak uğruna beden bulmuş Ölüm'ün kendisiydi. Ölüm onu yaşatmıştı. Tekrar görüşmeyi bekliyordu.