İHANETİN KIZLARI
Sabah uyanmamın üzerinden saatler geçmişti. Kalktığımda aldığım haber uzun süre beni afallatmıştı. Telefonu kapatır kapatmaz havaalanına sürdüm arabayı, aklımda sadece geçmişte kalan anılar vardı. Bitmişti, en azından ben böyle düşünüyordum. Belki de artık yaşamanın bir önemi yoktu ya da onlar için yaşamalıydım. Bu iki karar benim saatlerce düşünmeme sebep oldu. Gişeden geçtim, bekleme alanına doğru yürümeye başladım. Beni dışarıdan görenler ruh gibi gezdiğimi düşünebilirdi. Ama zaten içimde hissettiğim tek şey ruhumdu. Fiziksel olarak hiçbir şey hissetmiyordum. Ne ağlıyordum ne de gülüyordum. Sabittim, duygu hissim yoktu. Hata mı ediyordum? '' Londra- İzmir uçağı için son çağrı, yolcularımız G3 nolu kapıda bekleniyorlar.'' Duyduğum ses beni kendime getirmişti, adımlarımı hızlandırdım. Kapıda bekleyen kadınların yüzüne bile bakmadan uçağa doğru yürüdüm. Yürürken yanağımdan süzülen gözyaşımı hissettim. Ama ağlamamalıydım. Uçağa girdikten sonra insanların bana kötü ve agresif bakışlarına takmadım ve koltuğuma geçtim. Yanımda 13 yaşlarında bir kız çocuğu oturuyordu. Yüzüne bile bakmadan arkama yaslandım. Ardından bana doğru döndü ve '' Neyin var abla? Biri üzdü mü seni?'' Çocuğa kafa salladım ve başımı cama doğru yasladım. Ona ne diyebilirdim ki, beni üzen tek kişi değil. Uyumaya çalıştım ki bu çok kolay oldu çünkü çok erken kalkmıştım.
02.09.2011
''Günaydın benim güzeller güzeli kızım.'' Babama doğru çevirdim başımı, '' Günaydın baba, bana ne hediye aldın?'' Babam gülerken annem odaya girdi. ''Günaydın Sera, nasılsın kızım?'' Anneme gülümsedim, babama ise dil çıkarmakla yetindim. '' Günaydın anne, babam bana doğum günüm için ne aldığını söylemiyor. Peki ya sen ne aldın?'' Bana gülümsedi ve'' Sana aldığımız şeyi o kadar beğeneceksin ki ama o biraz uzakta. Bu yüzden biz kahvaltıyı hazırlarken sende üstünü değiş.'' Annemler odadan çıktıktan sonra üstümü giyindim ve bana alabilcekleri hediyeleri aklımda sıraladım. Aklımda sadece telefon vardı. Kahvaltı ettikten sonra arabaya bindik ve yaklaşık 20 dakika sonra bir çiftliğin önünde durduk. Öncesinde anlamadım ve sorgulamadan onları takip ettim. Bir ahırın önünde durduğumuzda anneme ve babama sorgulayan bakışlar attım. Ahırın üzerinde Pegamini yazıyordu. Annem söze girdi '' Artık bu senin atın Sera. Ve sana bu atla ilgili önemli bir görev veriyorum. Bir gün bu at satılırsa ve sen çok üzgünsen bu atı bul. Bu benim sana verdiğim en özel vazife.'' Anneme söz verdim ve atla dolaşmaya başladım.
Günümüz
Uyandığımda terler içindeydim. Yere inmek üzereydik, gördüğüm rüya beni geçmişe ışınlamıştı ve ben bugün verdiğim o sözü hatırladım. Atım, 9 yıl önce sattığımız atı, Pegamini'yi bulmam gerekiyordu. Bu anneme karşı yapıcağım son vazifemdi.
15 dakika sonra nihayet yere inmiştik. Hemen uçaktan inip taksilerin olduğu bölüme doğru koşmaya başladım. Yağmur yağıyordu, hava kasvetliydi. Belki de göklerde üzülmüştür bu habere, sonuçta onlarda üzülebilir. Taksiye bindim ve gideceğim mezarlığın adını verdim. Adam bana boş boş bakıp duruyordu, bu normalde beni sinirlendirirdi ama şuan ağzımı açacak gücüm bile yoktu. Taksiciye 185 TL verip indikten sonra kalabalığın olduğu tarafa yöneldim. İleride kuzenlerimi, amcalarımı,halalarımı ve birçok akrabamızı gördüm. Ve annem ve babamı. Ruhen benle olduklarını hisettim. Ama fiziksel olarak kefen içindeydiler. Caniler tarafından işkence edilip ormana cesetleri bırakılırken ne hissettiler acaba? O canilere sadece 4 yıl hapis verilmesi ne kadar doğru peki? Ben burda acımı çekerken onlar sadece 4 yıl hücrede kalıp çıktıklarında hayatlarına devam edicekler. Bu mu adalet? Sabahtan beri tuttuğum gözyaşlarım birer birer akmaya başladı. İnsanlar bana bakıyorlardı, tepkime. Ama şuan bağırıp çağırsamda onlar geri dönmeyeceklerdi. Sadece daha çok üzülüceklerdi. Annem ve babam Türk polisiydi. Onların dolayısıyla çokça düşmanı vardı. Ama bu canilikti. Aptallıktı belki de. Eğilip topraklarını okşadım. O güçlü insanlar şuan burda yatıyorlardı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, belkide bağırıyordum bilmiyorum. Bidiğim tek şey iyi olmadığımdı.
Karşıdan gelen en iyi arkadaşımı gördüm ve koşarak ona sarıldım. '' Eylül, onları benden aldılar! Beni yalnız bırakmaya zorladılar!'' Ağlarken Eylül'e dayandım. Ayakta dahi duramazken ben nasıl hayatıma kaldığı yerden devam edicektim. Bu bana yaşamak mıydı.
Eylül beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama ben hala çığlık çığlığaydım. En sonunda annem ve babama veda edip Eylül'ün Urla'daki villasına geçtik. Gözlerim kıpkırmızıydı. Ağlamaktan yüzüm şişmişti ve ben anca sakinlemiştim. Diğer hiçbir akrabamın yüzüne bile bakmadım mezarlıkta. Onlar bizim zor günümüzde yoktu, ben onlara kelime bile edemem. Eylül iki bitki çayıyla salona girdiğinde kafamı ona çevirdim.'' Eylül, benim bir süre İzmir'de kalmam lazım. Sende kalabilir miyim?'' Eylül çayını yudumlayıp bana döndü. ''Sera, istediğin kadar kalabilirsin. Ben seni böyle gördükçe daha çok üzülüyorum. Bende anneni ve babanı çok severdim biliyorsun. Onlar böyle bir ölümü hak etmedi bende biliyorum ve bende çok üzülüyorum. Ve seni sayılı defa böyle görmüşümdür. Normalde sen hiç ağlamazsın. Beni korkutuyorsun, ve senin İzmir'deki işin nedir?'' Ona baktım ve '' Pegamini'yi bulmamız lazım Eylül. Lütfen bana yardım et. Annem bana çok üzüldüğünde onu bul demişti. Benim onu bulmam lazım. Bu anneme karşı son görevim. Onu bulmalıyım.'' Eylül bana baktı ve onaylarcasına kafasını salladı. İkimizde çok yorgunduk ve toparlamadan hiçbir şey yapamazdık. Çay bardaklarını mutfağa bırakıp odaya çıktım ve kendimi yatağa attım. İyice dinlenmem gerekiyordu. Ve Pegaminiyi bulmam gerekiyordu.
1 Hafta Sonra
Uyandığımda güneşe merhaba dedim. Artık biraz olsun havalar ısınmaya ve güneş açmaya başlamıştı. Ben kendimi yeni yeni toparlıyordum ve bunda Eylül'ün desteği büyüktü. O bana her zaman bir dosttan çok kardeş gibiydi. Eylül odaya girince ona hafif tebessüm ettim. '' Günaydın Sera hanım, bakıyorum kendinizi yavaş yavaş toparlıyorsunuz.'' Gülümsemem büyüdü. '' Sizin sayenizde Eylül hanım. Onların acısı hala içimde ama onlara verdiğim sözü tutucam ve bu hayatta başarılı olucam. Bir gün onlarla kavuştuğumda onlara bakın ben bunları yaptım diyebilmeliyim.'' Eylül elimi tuttu. '' Sen her zaman onlar için mükemmel bir evlattın. Bunu çok net görebiliyordum gözlerinde.'' Bende onun elini tuttum. ''Bugün gidebiliriz Eylül. Kendimi yüzleşecek kadar iyi hissediyorum.'' Bana kafa salladı. O her zaman hazırdı. Eylül, İzmir 9 Eylül Üni. Tıp okuyordu. Ama benim için okuldan bir süreliğine izin almıştı. Son yılıydı. Bana verdiği değer paha biçilemezdi. Aşağıya inip kahvaltı yaptıktan sonra arabasına bindik ve doğruca yola çıktık.
Bir binicilik kulübündeydik. Kalabalık bir yer olduğu için kimse girdiğimizden haberdar olmadı. Pegaminiyi buraya satmıştık ve buna satmak denmezdi. Çünkü bizi tehdit etmişlerdi. Ve bize güya sahte para vererek Pegaminiyi almışlardı. Ne kadar çok ağladığımı o kadar iyi hatırlıyorum ki. Tek tek ahırların önünden geçerken bir tanesi kişnemeye başladı. Ve onu gördüm. Pegamini...
Çok yaşlanmasına rağmen hala engel atlama yarışlarında dereceler yapıyordu. Onu burdan gizlice çıkarmamız gerekiyordu. Ama illaki fark edilecektik. '' Eylül, nasıl yapıcaz?'' Bana baktı ve '' Bilmiyorum ama arkadan bir çıkış var, şansımızı deniyelim.'' Hemen atın yular ipini taktım ve ahırdan çıkardım. Bizi kimse görmemişti ve arkadaki insanların kendinden haberi yoktu. Çiftlikten çıktık ve karşı arazideki boş eve doğru giderken hep arkamızı kontrol ediyorduk. Çiftlikten 10 metre kadar ilerlemişken bir ses duyduk. ''Sizce sizi kimse görmedi mi? Ve atımla nasıl bir ilginiz olabilir bilmiyorum ama derhal onu bana getirin!'' Eylül'le birbirimize baktık ve ikimizde aynı anda adama baktık. Adam da tanıdık birşeyler vardı. Ve çok yakışıklıydı. Bir Pegamini'ye birde adama baktım...
SELAMMMM! Bu bölüm giriş olduğu için kısa oldu ama diğerleri uzun olucak merak etmeyin.
İlk bölüm için 2 sorum var:
Sizce Sera adamda tanıdık ne gördü?
Ve sizce Sera Pegamini'yi alabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Kızları
Romanceİhanet sonucu oluşan ve saklanan gerçekler, Sera'nın ailesinin ölümü üzerine İzmir'e gelmesi ardından bir bir ortaya çıkar. Ve yıllar sonra öğrendiği haberle sarsılır. Bu macerada bize eşlik etmek ister misiniz?