Kitap sizin için yavaş ama benim için çok hızlı ilerliyor....
Tempoyu kendime göre düşürsem Kent'i rüyanızda bile göremezsiniz... :")
---
Sebastian Szymanski'den
"Bu evden taşınman gerektiğini umarım biliyorsundur." Ciddi suratına eşlik eden düz sesi, zaten aklımda olan ama gerçekleştiremediğim gerçeği yüzüme vururken elimdeki iki kahveden birini ona uzattım.
Kahvesini alıp en köşeye oturduğu ikili koltukta daha da dikleşti, gergindi, hattı belirleşen çenesinin, seri - eş aralıklarla salladığı dizinin ve sıktığı yumruklarının belirttiği kol kaslarından rahatça anlaşılıyordu bu gerginliği. Üzerine giydiği dar beyaz gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıyırmış, dik oturuşundan dolayı gömlek vücut yapısını tamamen belli ediyordu. Geldiği zamanki endişe kalmamıştı yüzünde, daha çok miktarda yerini duygusuzluğa bırakmıştı. Hafif çatılı kaşları olmasaydı bu tamamen olabilirdi.
"Biliyorum." diye başladım söze, yanına otururken dikkatini de kendimde toplamayı başarmıştım. Ev terliklerimi çıkarıp koltukta olmama rağmen bağdaş kurmuş, arkama yaslanarak kendimce rahat pozisyon oluşturmuştum. "Ama gidebileceğim bir yer yok Edin."
"Kiralık ev kalmamış gibi konuşma."
"Kalmadı demedim. Ucuz yok. Maaşımın ne kadar olduğu ortada. En ucuza burası vardı ki burası bile maaşımın yarısını alıyor. Üstelik hatırlatırım, insanlar evini bırak mahallesine bile almak istemiyor beni." Gözlerini kapadı, boştaki eliyle burun kenarını sıkarak ağzında küfür geveledi, iç geçirdi.
"Boşuna sinirlenme Edin. Kimse bir katilin yakınında bulunmasını istemez." Cümlemin sonuna doğru sinirden koyulaşan gözleri tekrar beni bulunca sesim bir yerlerime kaçmış, tonu fazlasıyla kısılmıştı. Bir süre aynı şekilde bana bakmış ardından göz devirip başıma sağlam bir tokat atmıştı.
Başımla birlikte sarsılan vücudum yüzünden üstüme dökülen birkaç damla kahveye takılmayıp omuz silktim. "Neden inkâr ediyorsun?"
"Etmiyorum. Sadece... Her neyse. Bir an önce buradan taşınman gerekiyor. Şu anlık kalabileceğin birileri yok mu?" Kahvesinden büyük bir yudum aldı, hem yüzündeki hem de vücudundaki gerginlik bariz azalmıştı. En basitinden Edin'de kalamıyordum. Edin'i eleyince de sadece Ferdi kalıyordu.
"Ferdi var ama olmaz." Neden diye sormak yerine susmayı tercih etti. Üstün körü bahsettim ona. Ferdi, ailesine 1 yılda olsa ekonomik katkı sağlayabilmek adına üniversitesini dondurmuştu, anlaşılacağı üzere tek başına yaşamıyordu. Gidip onda kalamazdım. Hem ona bu kadar yakın değildim hem de kabul etse bile rahatsızlık vermek istemezdim.
"Burada yaşamana da göz yumamayız Sebastian. O orospu çocuğu her kimse evine kadar girdiğini söylüyorsun."
"Üstelik Arda'yı biliyor..." Ekleyişim üzerine yerinde huzursuzca kıpırdandı. Her kimse Arda'nın tramvasına kadar biliyor olsa gerek ki onu kast eden bir not göndermişti. Söyle ona Sebastian, kaç kişi öldürdüğünü, be kadar nankör olduğu, anlat ona
Arda'nın benden böyle kaçacağını biliyordu. Edin bilinçle, bense habersiz bir şekilde ondan saklarken benim bile bilmediğim tramvayı onun bildiği bunu sadece 4 satır yazıyla başararak kanıtlıyordu. Eğer bunlara devam ederse sadece benle kalmayacaktı. Arda'yı öğrendiği gibi yanımdaki Edin'in de nasıl bir yaşamı olduğunu öğrenmiştir.
Ferdi. Sokağın garipleştiği o gün Ferdi'de benimle gelmişti. Onu da öğrenmeden durmazlardı. Ailesine bakan kendi halinde takılan bu oğlanın başı benim yüzümden yanarsa kendimi pek de affedebileceğim söylenemezdi.
"Şöyle bir durum var Edin. Ben nereye gidersem her türlü takip edeceklerdir."
"Haklısın... Sikeyim oğlum, kim lan bu pezevenk?"
Orada birçok insan vardı, haberlere sağ kalan tek kişi ben çıkmıştım. Onlardan birinin ailesi olduğunu düşünmek istiyordu zihnim ama mektuptan çıkan notta şans eseri öldüremediğin biri yazması bu ihtimalleri zihnimde sıfırlıyordu.
Onca baktığım haber arasında ise oradan benden sonra sağlam olmasa da yaşama tutunan tek kişi oydu, Ryan.
Daha komadan çıkalı 1 hafta olmasına rağmen bana böyle şeyler yaptırması mümkün müydü? 1 hafta kısacık süreydi, beni hatırlayacağını bile düşünmüyorum. Ya ailesinin parmağı varsa, diye beynimde beliren düşünce ile tüylerim diken diken olmuş, elimdeki kahveyi Edin'in eline tutuşturup yüzümü sıvazlamıştım.
İyi de ben içerden çıkalı çok olmasa da az da değildi. Neden 3 hafta öncesinde, oğulları uyandıktan 1 hafta sonra, benimle bu denli uğraşmaya başladılar? İçerden çıktığım zaman zaten bütün magazine konu olmuşken intikam almak için erken davranmaları gerekmez miydi? Yada o kadar soylu bir ailenin benimle olan dertlerini içerde bir adam tutarak da halledebilirlerdi.
Neden olmayan cesedin cenazesini yapmış yıllar sonra komadan uyandı diye haber çıkarmışlardı? Peki ya o kadar sitenin arasında bir sitenin sahte cenaze adıyla yayınlanıp o zaman diklatimi çekmeyen görüntülenme sayısının da aşırı az olması ve sitenin içindeyken bilgisayara virüs bulaşması.
Cenaze sahteyse komada sahte olabilirdi. Belki yıllar, aylar öncesinde uyanmıştı yada hiç komaya girmemiş erkenden iyileşmişti. Böyleyse neden saklanmıştı?
En ufak hareketimde evlatlıktan red için her şeyi yapmaya hazır ailem ise evlatlıktan hâlâ red etmemiş üstüne beni bir şekilde çıkarmıştı.
Bir bağlantıları olabilir miydi yoksa ben mi çok gereksiz şeyler düşünüyordum?
Ben hayatıma sıfırdan başlamaya çalışırken her şeyi başıma yıkmak mıydı amaçları? Alınmaya çalışılan intikam canım değilde psikolojim miydi? Küçükken yeterince ruhsal yönden zayıfladığım yetmiyor muydu?
---
Yazım hatası varsa kusura bakmayın bölümleri gram okumadan atmaya başladım
(Okursam silerim)
DzeDic (Tadic x Dzeko) yayınladım, okumak isteyen olursa diye küçük bir reklam bırakayım buraya
Arkadaşlar bu kitabın gidişatı için sizden özür diliyorum, ben kendi kafamda final falan verdim zaten
Aklımdaki sahneleri çok iyi yazamıyorum yada hızlı yazmak için atlıyorum ama kendi kendimin psikolojisini bozdum
Size etki etmiyordur umarım sşxbsşxbwşxb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sayfalardaki Dargın Anılar Hasretle Tutuşmuş
FanfictionYaptıklarımız saçmalıktı, bunları inatla devam ettirmemiz de sadece kendimize zarar veriyordu. Sebastian Szymanski × Ryan Kent