---
"Seb, Seb, Seb!"
Ryan, okul üniformasını üzerine giydiği renkli parçalardan oluşan hırkasını hızıyla uçurarak elinde büyükçe bir poşetle piknik yapacakları alanda o çağırana kadar hareketsizliğinden ödün vermediği için dikili ağaçlardan farkı olmayan Sebastian'ın yanına koşarak varmış, hızını son anda kontrol ederek çarpmaya milimetreler kala durdurabilmişti kendini. Karşısındaki kendinden kısa sarışın oğlan rüzgâr hızıyla dibinde bitmiş mavi gözlü oğlandan bi refleksle uzaklaşmıştı kendisine çarpmaması için. Ryan, nedense komiğine giden bu durumda gülmeye başladığında Sebastian başta mimiksiz kalsa da sonradan onunda yüzüne sıçrayıvermişti bir tebessüm. "Özür dilerim, hoca bir soru daha çözeceğim diye erken salmadı bizi."
Sorun değil anlamında başını salladı Sebastian, bekleten Ryan olunca onun için cidden ortada bir sorun yoktu. Ryan, elindeki büyük poşeti yakındaki bir agacın gövdesine yaslayarak koymuş, kocaman açtığı kollarını kendisini izleyen Sebastian'a sarmıştı. Sebastian duyduğu yoğun portakal çiçeği kokusuyla bir anlığına mayışırken kendini son anda toparlamıştı. Okulun öğle paydosu neredeyse bir buçuk saat kadar uzun olduğundan dolayı rahat rahat takılabilecekleri en iyi zamandı. Sebastian görüş açısını kapatan göğse başını yaslayıp elindeki poşete rağmen sarılmıştı. Ryan aldığı karşılıkla kollarını daha sıkı sararak Sebastian'ı havaya kaldırdığında ne olup bittiğini anlamak adına aceleyle başını kaldırmıştı Sebastian, ayakları bir an yerden kesilince korkmuştu. "Seb, alış artık. Bunu neredeyse her sarılışımızda yapıyorum!" Ryan sarışının tepkilerine karşın kıkırdarken Sebastian kaşlarını çatmış, kendini yere indirtmişti.
"Ama bir anda yapıyorsun bunu!" Sesini yükselttiğini sonradan fark edince bir eliyle hemencecik ağzını kapatmıştı. Ailesinden yıllardır aldığı bir terbiyeydi(?) bu. Karşısındakine ne pahasına olursa olsun sesini yükseltemezdi. O kadar sıkı uygulanmıştı ki bu kural, herhangi birine sesini yükselttiğinde bir ceza yahut daha başka bir geri dönüş alacağını sanıyordu. Karşısındaki Ryan bile olsa böyle düşünüyordu çünkü böyle büyütülmüştü. "Seeeb, bana karşı bu kadar dikkatli olma. Bağırmak istediğinde bağırabilirsin, alınmam ben. Ne de olsa insalık hâli." Ryan, ince bilekten tutup kapatılan ağzı açtırırken devam etti. "Biliyor musun? Bağırmak bazen iyi geliyor." Bir açıklama yapma gereği duydu çünkü sarışının gözleri düşüncelerle boğuşuyor gibi boş boş bakıyordu.
"Neyi anlamadın da tatlı tatlı bakıyorsun Seb?" Sebastian adını duymasıyla gözlerini kırpıştırmış, alt dudağını ısırmıştı utançla. Bu kadar uzun süre mi düşündüm cidden, diye geçirdi içinden. Bağırmanın insanı nasıl rahatlattığını soruyordu kendi kendine. Gözlerini utançla kaçırıp konuyu nasıl dağıtabileceğine dair etrafa bakındı. Elindeki poşeti hatırladığında Ryan'ın göz hizasına kadar kaldırıp hem kendini sakladı hem de poşeti işaret etmiş oldu. "Pikniğe başlayalım." Ryan, poşetin ardından işittiği kısık sesle gülümsemesini gizlememiş, Sebastian'ın bileğini tekrardan kavrayıp poşeti indirterek al al olmuş yanakları sıkmıştı. "Utanınca ayrı bir tatlı oluyorsun Seb. Cidden tam anlamıyla cebe atmalık tek lokmasın!" İltifatı sarışın oğlanı bi' hayli utandırıp başını eğdirmişti. Ryan bu tatlı oğlanın kısa saçlarını karıştırıp daha fazla uğraşmak istese de bunaltmamak için elindeki poşeti alarak konuyu değiştirme girişiminde bulundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sayfalardaki Dargın Anılar Hasretle Tutuşmuş
Fiksi PenggemarYaptıklarımız saçmalıktı, bunları inatla devam ettirmemiz de sadece kendimize zarar veriyordu. Sebastian Szymanski × Ryan Kent