---
Sebastian Szymanski'den
Sabahın ilk ışıkları gökyüzünü aydınlatmak için binbir uğraş verirken yetersiz kalan gücü yüzünden hâlâ gecenin karanlığı hâkimiyetini sürdürüyordu. Ay, güneşin doğuşuyla orantılı batarken galip gelmekte olan güneş kendini göstermeyi başarmıştı.
Gökyüzü önce siyahtan kırmızıya büründü; ardından turuncu ve sarı renkleri, özgürlüğünü ilan etmiş parça parça bulutların hatlarını çevreledi, aralarındaki boşluklardan sızıp geçerek Tanrı'nın muazzam sanatını ortaya koydu.
Yıldızlar saklambaç oyunlarında ebeliği güneşe devretmiş, bulutlarının arkasına saklanmıştı. Ayın yardımını almadan yeni geceye kadar onları sobeleyemecek olan güneşse bir umut yakalayıcı kollarını daha uzaklara dağıtıyor, uzamasının zıttına inceleşen kızıl ışıltıları arasında gökyüzünün denizlerle yarışan ve küçük çocukları hayran bırakacak canlı mavisi boy göstermiş, selamlıyordu tüm yeryüzünü.
Bugün hava ayrı iç açıcıydı. İntiharın eşiğinde olan bir insana yaşama devam etmek için heveslendirecek kadar temizdi. Soluduğum nefeste ciğerlerime basit bir oksijen yerine cenettin kapısı açık kalmış da o muhteşem oksijeni dünyaya sızmış gibiydi. Aldığım her nefes içimi temizlerken, açık pencereden odaya doluşan ılımlı rüzgârsa tenime yenilenme bahşediyordu.
Kırık kolum nedeniyle sadece belime sarılı havlunun açıkta bıraktığı vücudumu dolaşan esinti, yapışıp kalmış ufak tefek su damlalarını alıp götürürken yerine soğukluk bırakıyordu. Kısa saçlarımdan akan damlalarsa bu esintiye kapılmıyor, ilk olarak şakaklarıma ardından yanaklarımdan çeneme izlediği yolu göğsüme ve omuzlarıma düşerek son buluyordu. Bazılarıysa direkt kirpiklerime damlıyor, ordan da göz altlarıma atlayarak yalancı gözyaşı görüntüsü katıyordu.
Bu kadar güzel bir günde bile sahte ağlamadan noksan kalmıyordum. Huzurun pamuk gibi kollarına yatmak istediğim tek gün olabilirdi. Pencerenin karşısında oturmuş, hiçbir şey düşünmeden, ayı tepe de görene dek aptal aptal izlemek istiyordum bulutların birbirlerini kovalayışlarını. Bulutların en saçma şekillerinden bile bir şeyler uydurmak istiyordum, çocukluğumdaki gibi, onunla yaptığımız gibi. Tüm her şeyi geri de bırakıp ana odaklanarak büyük bir mutlulukla ve huzura sarınarak...
Bir bulutun üstünde bulunma hayalim vardı benim. Klişeydi fakat bulutlara kadar çıkıp onları bir de yukarıdan izlemek istiyordum, aşağıdan gördüğümün aksine daha farklı sanat sergilediklerini düşünerek. Çocukluğumda düşlediğim hayatın bulutlara çıktığım zaman gerçekleşeceğine inanıyordum.
Üstlerinde bir yaşam var olduğu kanısını o kadar benimsemiştim ki kendi kafamdan ırklar ve hayvanlar uydurarak her gördüğüm bulutu bir yuva haline getiriyordum. Benden daha mutlu olan canlıların yuvasıydı oralar, benim gibilerin asla ulaşamayacağı kadar da yüksekteydi.
Yeri gelir küçük bir bulut görür onu ev yapardım, daha büyüklerini gördüğümde ise ortak kullanım alanları olarak kafamda kurardım. Parçalı bulutların her birindeyse aralarında küskünlük olan kişileri hayal eder ve gökyüzüne uzattığım elimle bulutları birleştirmeye çalışarak onları barıştırmak için uğraşadururdum.
Orası bir ütopyaydı, benim ütopyam. Bu dünyadan sayılmasına rağmen kimsenin birbirine zarar vermediği, ağır sözler söylemediği ve dışlamadığı bir küçük dünya. Orada çirkin yoktu, herkes güzeldi. Kimse kimseyle dış görünüşü hakkında dalga geçmiyordu.
Saçmalıktan ibaretti fakat ben buydum işte, bir bataklığın içinde gömülmüştüm. Sadece etrafta olan biteni izleyebileceğim başım kalmıştı gün yüzünde. O, bana hep gözlerimi kapatıp gezdiğimi söylerdi. Hiçbir şeyin farkına varmadığımı sitem ederdi. Oysa bilmiyordu ki gözlerimi kapattığım zaman ki karanlık, açıkken içinden çıkamadığım karanlıktan daha aydınlıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sayfalardaki Dargın Anılar Hasretle Tutuşmuş
FanfictionYaptıklarımız saçmalıktı, bunları inatla devam ettirmemiz de sadece kendimize zarar veriyordu. Sebastian Szymanski × Ryan Kent