İçeri girdiğimizden beri içimde kötü bir his var.
Zaten Lydia korkudan bana yapışmış şekilde ilerliyoruz.
Sırtımda bir adet Lydia taşıyorum şuan.
-Allah rızası için in sırtımdan Lydia!
-Hayır ya korkuyorum!
Üstümdeki yük kalkınca arkamı döndüm.
Abim Lydiayı sırtlamış ilerlemeye devam ediyor.
-A-Abi?!
-Sırtım ağrıdı demedin mi lan sen?! Madem inmiyor ben taşıyayım dedim!
-Yaaa teşekkürler Artames!(Lydia)
-B-Birşey değil.
Abim elden gidiyor.
Lydia sanırım sonunda birini buldun tebrikler!
Yolda devam ederken arkamızdan sesler geldi.
Erin arkasını dönmedi ama biz arkamıza baktık.
-Neye bakıyorsunuz?(Erin)
-E-Erin yavaş ve sessizce yanımıza gel... Hemen!
-Ne var ki? Hadi ama eğer canavar filan gelse duyarım.
Hepimiz sessizce geriye kaçıyorduk.
-Hahhh... Arkamda değil mi?
-Evet.(Kamina)
-Fazla dürüst oldu bu. (Erin)
Hepimiz çığlık çığlığa kaçmaya başladık.
Hatta Lydia Artamesin yavaş koştuğunu düşünüp yer değiştirdi.
Şuan Lydia sırtında Artamesi taşıyarak koşuyor.
Artameste "LAN?!" bakışları atıyor.
-HAYATINI SEVEN HIZLANSIN!!!!!
-NE YAPIYORUZ?!(Liam)
Koşarak bir mağaraya saklandık.
-Ku-Kurtulduk mu?(Lydia)
-Lydia... beni indirir misin?
-Ha şey affedersin.
Artames yere indiği zaman bir kaç dakika mağaranın içinde kalmaya karar verdik.
Tabi mağaradan da sesler gelmeye başlamasaydı.
-Eh yeter be!(Lydia)
Xaiver ve Artames kılıçlarını çekti.
Bende bıçaklardan birini elime aldım.
Karanlıktan birşey yürüyordu.
-Sen nesin ya da kimsin?!(Kamina)
Karanlıktan çıktığında bir adam önümüzde duruyordu.
Esmer tenli ve orta uzunlukta saçları olan bir adam.
-Siz kimsiniz?(???)
-Onu biz sormalıyız.(Elizabeth)
-Ben Oliver. Bu ormanda çok uzun süredir yaşıyorum.
-Neden geri dönmedin ki?
-Yapmadığım bir işle suçlandım ama önemli değil. Siz burda ne yapıyorsunuz?(Oliver)
-Sonsuzluk dağına gidiyoruz.
-İsterseniz sizi götüreyim. Oraya çok kez gitmişliğim var.
-Cidden mi?!(Lydia)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Olmak Suç Değil Ki
FantasyKamina kırtasiyeden dönerken tır kazasında ölür. Gözlerini açtığında ise okuduğu romanın kötü karakteridir. Kurgudur.