Taehyung Jungkook'u orman evine getireli 3 gün olmuştu. Bu süre boyunca minimum düzeyde iletişim kurmuş ve hiçbir ilerleme kaydedememişlerdi. Aslında konuşsalar da ne yapacağından emin değildi Taehyung. Akademiye gitmeli ve onu küçüklüğünden beri yetiştiren hocasıyla konuşmalıydı. Babası ve arkadaşları deltaya ulaşamadıkları için delirmiş olmalıydılar. Bu yüzden sürüye geri dönmeyi erteliyordu. Jeon sürünün tepkisiyle, babasının otoritesiyle, arkadaşlarının endişesiyle uğraşmak istemiyordu. Tek istediği yanında 3 gündür kalan genç oğlanın vita olup olmadığını öğrenmekti. Hoş, öğrendikten sonra ne olacaktı onu da bilmiyordu.
Sıkıntıyla ofladı. Jungkook aç kalmasın diye sadece bir kez gizlice gittiği sürüden yiyecek bir şeyler getirmişti. Jungkook içerde karnını doyururken Taehyung büyük ve bakımsız evin bahçesinde oflamakla meşgüldü.
Jungkook tarafında ise pek çok şey farklı değildi. Tıpkı delta gibi sürekli düşünüp duruyor bir sonuca varamıyordu. En büyük korkusu büyükannesiydi. Lider ve oğlunun ona bir şey yapmamasını umuyordu. Sonuçta büyükannesinin Jungkook'un deltaya kaçtığından haberi yoktu.
Önündeki yemeği yerken duraksadı.
Jungkook, deltayla kaçmıştı...
Kafasına yeni yeni idrak ettiği gerçekler doldu. Deltanın evinde kalıyor, kıyafetlerini giyiyor ve getirdiklerini yiyordu. Geldiğinden beri de hiç üzerine gelmemiş Jungkook'u rahat bırakmıştı. Oturduğu sandalyeden hafifçe kalkarak göz ucuyla pencereden sadece kafası gözüken deltaya baktı. Güzel görünüyordu üstelik çok kibardı. Onun vitası olmak ister miydi? Bilmiyordu.
Yemeğini hızlıca bitirip bulaşıkları tezgaha koyduktan sonra deltanın olduğu yere adımladı. Yanındaki boş sandalyeye oturup konuşmak için derin bir nefes aldı.
"Delta." Jungkook'un güzel sesini duyan Taehyung bakışlarını konuşmaya devam etmesi için ona çevirdi.
"Ne zamana kadar burada kalacağız?"
"Bilmiyorum." Evet, Jungkook ne zaman bunu sorsa Taehyung sanki başka kelime bilmezmiş gibi aynı şeyi söylüyordu.
"Ne zaman bileceksin?"
"Sürüye gitmem lazım. Akademide bir profesör var. Beni o büyüttü desem abartmış olmam. Ona danışmalıyım."
"Beni de götürecek misin?"
"Götürmek istemiyorum."
"Neden?"
"Sürüler arası anlaşmazlık çoktan çıkmıştır. Jeon sürünün yerinde sakince oturup senin türünün belirlenmesini bekleyeceğini sanmıyorum. Babam da muhtemel bir saldırıya karşı hazırlığa başlamıştır." Burnundan sert bir nefes verip devam etti konuşmaya.
"Yani anlayacağın döndüğümde ağzıma sıçacaklar." Duyduğu kelimeyle şaşkınlıkla gözleri büyüyen Jungkook'un içinde bulundukları durumun aksine bir kıkırtı döküldü dudaklarından.
"Kusura bakma. Birden öyle deyince tutamadım. Sinirlerim çok bozuldu."
"Jungkook, şaka yapmıyorum." Jungkook'un kıkırtısı hoşuna gitse bile gerçekten canı sıkkın olduğundan keyiflenemedi delta.
"Özür dilerim. Ama sen delta değil misin? Neden korkuyorsun? Korkusuz olman gerekmez mi?"
"O işler öyle olmuyor be Jungkook."
"Nasıl oluyor, yüzyılın deltası?"
"O sürüdeki herkes benim ailem. Ben büyürken bana çok iyi baktılar. Birinin tarlasında yetişen en iyi domatesi her zaman ben yedim. Sürüye gelen en pahalı kumaşları her zaman ben giydim. En gürbüz en güzel ineğin etini bana yedirdiler. Sürüdeki herkes kapımızın önüne en kıymetlisini bırakırdı benim için. Ayağım taşa değmesin diye yoldaki taşları süpürdüler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille /Taekook
Fiksi UmumYüzyılın deltası Taehyung, yaşadığı yıl boyunca vitasına rastlayamamıştı. "Ah Jungkook, demek senin de içinde bir sızı var..." Omegaverse Semetae