Korkuya zincirlenmiş bir kalp, en tehlikeli silahtır.
Part⁸
- Kelebekle oyun / Felix -ஐ
|Kızıl kilise
"Ben parmaklarını yerinden sökmeden önce onları kelebeğimden çek ve bizi yalnız bırak!"
Varlığını hissetmek dahi benliğimde yersiz korkunun neferini açmışken, Chan'ın, emri başıyla onaylayarak bana son kez bakıp, benden uzaklaşması ve beni onunla bu küçük odada yalnız bırakacak olması gerginliğimi hat safhaya çıkarıyordu.
Chan tam yanından geçerken bir anda kolunu sertçe tutup onu durdurarak kulağına eğildiğini görmekse odadaki soğuk hissiyatı daha da arttırmıştı.
"Dilinden dökülenlere dikkat et." Keskin bir fısıltıyla ve tehdit olduğu açıkça belli olan ses tonuyla dökülen cümlesiyle birlikte Chan birkaç saniye içinde geri çekilip başını eğerek hızla odadan çıktı.
Ve oda daha da soğudu...
Az önce gücü hakkında duyduklarımın da etkisi olduğuna inanıyordum. Fakat ondan ziyade, ormanda kendi adamını dahi öldürecek kadar gözünün dönmesi ya da Seungmin'e yaptıklarına şahit olmak bu gerginliğe sebepti.
Ya da tümüyle o.
Bulanık karaltısı, ağır adımları eşliğinde gittikçe netleşirken yutkunup gözlerimi ondan çektim ve göğüs kafesime bir isyan başlatmış olan kalbimi zapt etmeye çalışarak derin bir nefes aldım.
Dudaklarının arasından sızan nefesin dahi titrediği bu saniyelerde, yüreğimdeki korkuyu ne kadar susturabileceğim de tartışılırdı. Omuzlarımın her düşüşünde göğsüm titreyerek alçalıyordu.
Tamam pekala. Yalan söylemiştim. Ondan deli gibi korkuyordum...
Attığı her adıma eşdeğer bir oranda yükselen kalp atışlarım kulaklarıma dahi vururken, sonunda tam önüme geldiğini, gözlerimin önüne düşen ve kırıklarının bulunduğu çıplak göğsünü ara ara örten kızıl saçları fark etmemi sağlamıştı.
Gözlerine bakmasam da o yoğun bakışlarının bende olduğunu açıkça hissediyordum. Dudaklarının arasından sızan sıcak nefesin sesi kulaklarıma doluyordu.
Uzun bedenin gölgesiyle bedenimi örtüyor, yaydığı soğuk hava ruhumu bile üşütüyordu. Yakın göğsü dolayısıyla ilk kez bu denli yoğun aldığım kokusu ise bana tek bir şeyi anımsatıyordu.
Sağanak yağışta penceremden sızıp ciğerlerimi dahi üşüten o ağır yağmur kokusunu...
"Marang Alkatris."
Birkaç saniyelik gergin sessizlik sonrası dudaklarından ılık ve derin bir fısıltıyla dökülen bu iki küçük kelimeyle zihnimdeki sesler anında sustu ve anlamsız bakışlarım hızla onu buldu. Doğruca gözlerime bakıyor ve bakışlarında derin bir açlık seziliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Lordu • Hyunlix
Fanfiction"Nesin sen?" "Kimin sorduğunda göre değişir beyaz kelebek. Siz naçarların tabiri genelde kan emici olur. Fakat benim dünyamda öldürmeden önce tükettiklerim bana ecelin habercisi der. Tüketmeden önce öldürdüklerim ise karanlığın lordu..." ~•~•~•~•~•...