"Sence bu bana yakışır mı?"
Felix ve Changbin, Dirty White'ın başka bir okuldan takımla olan yarışmasına gideceklerdi. Gidecekleri yarışma onların yarı final maçı, ve finale kalırlarsa bu başka bir şehirdeki bir okulun takımıyla olacak. Her ne kadar Changbin'in düşmanlarımızdan biriyle arkadaş olması beni iğrendirse de Felix, sevgilisini kırmamak için hiçbir laf etmiyor garibim.. Şimdi de dolabında "hiçbir şey olmadığını" iddia ettiği için beni sürükleye sürükleye alışverişe getirdi..
"Hm? Güzel durur.. herhalde.."
Lix, üzerine tuttuğu yeşil kazağı aşağı indirip bana baktı.
"Sungie, sabahtan beri o kadar soluksun ki içim şişti lan"
"Hm?"
"Kime ne anlatıyoruz ki yaa" diyip başka bir kazağı üzerine tuttu. "Birazcık enercii"
Gözlerimi devirip ofladım
"Of sen de başlama nolur.."Kıkırdayıp aynada kendine bakmaya devam etti.
"Pekala, bunu alabilirim" dedi siyah beyaz bir kazağı üzerine tuttuktan sonra. "Şimdi bunu ödemeye gidiyorum ve sonra sen bana sorunun ne olduğunu söylüyorsun"Yanımdan geçerken hafifçe burnumu sıkıp gülümsedi. Artık bacağını az çok kullanabiliyordu. Hala bir tane koltuk değneği kullanıyordu ama eskisi kadar ona kendini bırakma ihtiyacı duymuyordu.
Benim neyim mi var?..
Oh, hiçbir şey..
Sadece iki gün önceden kalma bir kafa karışıklığı..
Ayaklarımı adeta sürüyerek Felixin yanına kasaya gittim. Çoktan ödemiş ve kapının önünde beni bekliyordu.
"Al bak, sana da bir şey aldım" dedi gülümseyerek bana küçük bir kutu uzatırken.
Gülümsemesine karşılık verip kutuyu aldım ve içini açtığımda pusula şeklinde bir kolyeyle karşılaştım.
"Pusulaların senin için özel olduğunu biliyorum.. seversin diye düşündüm Sungie"
Yüzüme sıcak bir gülümseme yayıldı..Kolyeyi kutusundan çıkarıp havaya kaldırdım
"Ben.. bayıldım.." gülümsemem daha da yayıldı "Aaww.. teşekkür ederim Lixie!"
Kolyeyi avuç içime alıp Felix'e sıkıca sarıldım. Ardından kolyeyi ona uzatıp takmasına izin verdim.
"Beğenmene sevindim sincabım.. Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına.."
Beklemediğim bir anda beni kolumdan çekiştirip en yakın banka sürükledi ve oturur oturmaz bana döndü.
"Dökül Han Jisung"
Yalandan gözlerimi devirip bir iç çektim.
"Bugüne kadar herkesi eğlenirdim.. Birisi mutsuz olduğunda bana gelirdi ve ben onun gününü güzelleştirirdim.. Ama yakın zamanda, başkalarının hayatıyla uğraşmaktan kendi hayatıma bakamadığımı fark ettim: ben mutsuzdum. Senden habersiz psikoloğa gittim Lix..Olayları anlattım, bana dedi ki "Hayatını sikmişler Jisung".. Okumuş kadın.. "Bu çevrede herkesi eğlendiren birisi var, ona git" dedi ve ben de dedim ki "O palyaço benim..."
".... "
"..... "
"NE DIYON AMK CIDDI CIDDI DINLIYORUM BEN DE YA"
Ciddi yüzümden çıkıp anırırken Felix beni banktan ittirmeye başladı
"BAK ciddi sordum"
Gözlerimin kenarlarındaki yaşları silip eski moduma dönmeye çalıştım. Gerçek Olayı düşününce, boğazımdaki düğümün geri geldiğini hissettim..
"Anlatırsan rahatlarsın Sung.."dedi elini omzuma koyup.
Kafamı olumlu anlamda sallayıp yutkundum.. Ya da yutkunmaya çalıştım, boğazımdaki katliamda mümkünse tabi..
" Sana Minho'yla geçirdiğim günü anlatmadım, öyle değil mi?"
" Hayır.. NAPTI KÖTÜ Bİ ŞEY Mİ DEDİ YOKSA VALLA GOTUNE KOLTUK DEGNEGI SOKUŞTURURUM"
Hafif bir kahkaha attım "Hayır hayırr! Yani.. Tam sayılmaz.. Bilmiyorum Lix kafam çok karışık.."
Tekrar derin bir nefes aldım
"Aslında çok eğlenceliydi.. Beraber korku filmine gittik.. Sonra biraz dolaşıp dondurma yemeye de gittik.."
İç çektim
"Tam date gibi geçmiş işte gülüm"
Hafifçe gülümsedim.. Üzgünce ve zorunluluktan..
"Sonrasında beni eve bıraktı. Bütün gün için teşekkür ettim. Tam içeri girecekken...Bana..Çıkma teklifi etti.."
Boncuk boncuk terleyen ensemi kaşıdım"HA NE KABUL ETTİN DEĞİL Mİ?!"
Yine zoraki gülümsememle kafamı iki yana salladım.
"Hayır Lixie..çünkü bu doğru gelmedi.. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.. Minho gerçekten çok iyi ve tatlı biri, onunlayken sıcacık hissediyorum. Ama ona arkadaş dışı bir gözle hiç bakmadım ve bakmam doğru mu bilmiyorum.."
"Ama o yapıyor?.."
İç çektim.
"Doğru.. Ona doğru geleni yapıyor.."Birkaç saniyelik sessizlikten sonra omzumda tekrardan Felix'in elini ve okşayışını hissettim.
"Bak Jisung.. Bazen sen duygularını kontrol edemezsin, onlar seni kontrol eder. Şu an yapman gereken duygularını serbest bırakmak ve ne hissettiğini anlamaya çalışmak. Kendine karşı dürüst ol. Sevmiyorsan sevmiyorum de; seviyorsan da kendini kandırma.."
Derin bir iç çekip sözlerini dinlemeye başladım.. Aslında duygularımı bastırmıyordum, sadece ne hissettiğimi adlandıramıyordum.. Minho'yla yaklaşık iki buçuk aydır takılıyoruz ama bana 2 yıl gibi hissettirdi. Onunla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, her zaman kaliteli vakit geçirdik. Günümü güzelleştiriyor, gülümsemesi iç ısıtıcı.. Bazen sadece konuşmasını izlemek istiyorum.. Ve tüm bu duygular içerisinde, hala içimden bir ses sadece arkadaşım olduğunu söylüyor..
"Kendine düşünmek için vakit ayır Sungie.. Düşünmek ve duygularını toparlamak senin de hakkın. Ama yine de Minho'yu çok bekletme"
Kafamı olumlu anlamda salladım ve Felix'in hüzünlü gülümsemesi karşılığında ona sıkıca sarıldım.
Ben senin gibi bir dostu haketmek için ne yaptım Lixie?..
✩★✩★✩
cheesecakej1:
sarisin
orada misin
(22.49)shuporang_3:
evet
(23.04)cheesecakej1:
sey
cuma gunu hakkinda
konusabilir miyizshuporang_3:
gerek yok Jisung
seni anlıyorum sanırımcheesecakej1:
ne hayirr gercekten konusabilir miyiz
(23.07)shuporang_3:
uyumak istiyorum Ji
(23.11)cheesecakej1:
oh anliyorum
o zaman yarin antrenmandan önce konussak?
sanirim uyudun..
saat gec oluyo, ben de yatiyim
iyi geceler sarısın..
Görüldü~
~~~~~~~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frozen Lake | Minsung
FanfictionBir donmuş gölün, donmuş kalplerden çıkmış iki gence ne kadar yardımı olabilir ki, değil mi? Belki de benzer kaderler paylaşan bu iki kişiyi bir araya getirebilir.. Jisung kaçmak istiyordu..Hayatın bütün zorlu sınavlarından ve haketmediği her şeyden...