İyi okumalar bebeklerimm
Zaman su gibi akıp geçiyordu. İstanbul'a alışmıştım. Yani hayatıma az çok adapte olmuştum. Özellikle Alya geldiğinden beri kendimi daha iyi hissediyordum. Annemle babamın yokluğuna da az çok alışmıştım. Hala aklıma geldikçe kalbimde bir ağırlık hissedip gözlerim doluyordu ama eskisi gibi canım yanmıyordu en azından.
Okullar yarın başlıyordu. Açıkçası başlaması benim açımdan daha iyi olacaktı. Halam işleri ile meşgul olduğu için onu çok fazla yormak istemiyordum. Ayaz sürekli yanımda olmaya çalışsa da onunda kendince işleri vardı. Alya yeni yeni taşındığı için alışma ve taşınma sürecindeydi. Bu yüzden biraz yalnız hissediyordum. Özellikle annem ve babam öldükten sonra sürekli birileri ile konuşma ihtiyacı duyuyordum. İster istemez kalabalığa ihtiyaç duyuyordum. Bu yüzden okul bana iyi gelecekti.
Son sınıf olacağım için çok sıkı çalışmam lazımdı. Annem ve babam savcı olmamı istiyordu, bende onların son isteklerini yerine getirecektim.
Ertesi gün erkenden kalktım. Gökalp Abi forma konusunda yardımcı olmuştu. Son sınıf olduğumuz için bize forma zorunluluğu yokmuş. Bunu duyunca baya şaşırmıştım çünkü Ankara'daki okulumda forma konusunda çok ciddilerdi. Hatta o kadar ciddiydiler ki bir keresinde forma konusu yüzünden birinin disipline gittiğini bile duymuştum. Durum böyle olunca şu an biraz bu durum garibime gitmişti.
Kıyafet serbest olmasına rağmen yine de sonuçta okula gidiyordum. Havalar iyice soğuduğu için üstüme siyah bir sweat giymistim. Altıma da salaş, rahat bir siyah pantolon giymiştim. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan, sonra aşağıya kahvaltıya indim. Makyaj yapma gereği duymamıştım çünkü kendimi makyajsız da seviyordum.
İlk defa haftaiçi halamla kahvaltı yapıyordum. İse gittiği için sabah erken çıkıyordu. Bu yüzden kahvaltımı kendim yapmak zorunda kalıyordum. Ama şimdi ikimizde erken kalktığımız için beraber kahvaltı yapacaktık.
Halam masayı donatmıştı. Çok erken bir saat olmasına rağmen hangi ara kalkıp bu kadar hazırlık yaptı anlayamamıştım.
-Ooo günaydın haloşum, bu sofra da ne böyle??
-Günaydın balımm, okulunun ilk günü olduğu için kahvaltını iyi yapmanı istedim. Beğendin mi?
-Beğenmez olur muyum ya! Sofrada bir kuş sütü eksik. O kadar mükemmel olmuş. Ama ne gerek vardı bu kadar hazırlığa?
-Olur mu öyle şey, hadi yemeğine başla sen. Ben çayları koyayım.
Sofraya oturup, tek tek her şeyin tadına bakmaya başlamıştım. Sonra halam da bana katılmış beraber sohbet ederek yemeğimizi yemiştik.
Okula halam bırakmıştı. Bekleyeyim mi diye sorsa da onu göndermiştim. Sonuçta artık küçük değildim. Kendi başımın çaresine bakabilirdim.
Okulun bahçesine şaşkın şaşkın bakarken bir anda birisi gelip omuzuma çarpmıştı. O sarsıntıyla az kalsın yere düşecektim.
-kusura bakma, acelem vardı farketmedim seni.
Tam kızmaya hazırlanmışken çocuğun yüzünü görünce soka uğramıştım. Belli ki biriyle kavga etmişti çünkü kaşının kenarından kan akıyordu. Ve artı olarak beni soka uğratan bir şey daha vardı.
Bu çocukla fazla benziyorduk. Resmen erkek versiyonum gibi bir şeydi. Ama bana kıyasla o esmerdi. Siyah uzun saçları ve esmer bir teni vardı. Ama ben kızıl saçlı ve beyaz tenliydim. Bunun dışında gözlerimiz, burnumuz, hatta dudaklarımız bile benziyordu. Ve yüzümüzde ikimizinde aynı yerinde ben vardı. Sağ gözümüzün altında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI KUŞ
Teen FictionTatil için geldiği şehirde ailesini kaybeden Alçini bu bilmediği şehirde yeni bir hayat bekliyordu...