✵üç

4.2K 272 24
                                    

🎞️say3am, gerxmvp*amnesia

Evden çıkmıştık ve ormanda yürüyorduk. Önümü net göremediğim için onun adımlarını takip ediyordum. O ise karanlıkta, yolunu ezbere biliyormuş gibi yürüyordu.

Bir süre sonra durdu, elimi bırakıp yere eğildi. Çimenlerde saklanan bir kapıyı kaldırdığında midem burkuldu.

Adrian ile dillendirmediğimiz bir anlaşmamız daha vardı. Ne kadar pis işlere bulaşmış olursa olsun, bana göstermezdi. Beni götürmezdi. Şimdi ise muhtemelen, şu bahsettiği kanlı iyiliği yaptığı yere gelmiştik.

Eve dönmek istiyorum. Hangi ev? Adrian'ın odası mı? Evet. Oraya. Ama Adrian'la birlikte.

Bu yanlış. Burada olmamız çok yanlış. Adrian'ın yaptıkları çok yanlış. Benimkiler de öyle. Biz iğrenciz. Bizden nefret edilmeli.

Ediyorlar zaten.

Düşüncelerim sakinleşti. Adrian'ın beni fiziksel olarak ya da sözleriyle iteklemesine gerek kalmadan merdivenlerden inmeye başladım. Botlarım için fazla küçük merdivenlerdi. Bu yüzden birkaç basamak daha indikten sonra oturdum ve bağcıklarımı çözerek botlarımı çıkarmaya başladım. Adrian da bekledi.

Botlarımı elimde tutarak inmeye devam ettim. Biri açık, ikisi kapalı üç kapı bulunuyordu yeraltında. Rutubet veya pislik kokmuyordu, baya kullanılıyor olmalıydı ki son derece temiz görünüyordu. Açık kapıdan sesler geliyordu.

Adrian önümde adımlamaya başladı. Ben de sorgusuz sualsiz onu takip ettim.

Açık kapıdan içeri girdiğinde tanıdık bir sesin "Nereye gittin?" diye sorduğunu duydum. "Dayanamadın mı yoksa?"

Con. Constantin. Bu sesi tanımamak imkansızdı. Ama burada ne işi vardı? O Napoli'de yaşıyordu ve buraya çok nadir zamanlarda gelirdi. Ondan, en az benden haz etmediği kadar haz etmezdim. Adrian ve ben on sekizimizdeydik ve Con, bizden oldukça büyüktü. Yirmi yedi yaşındaydı. Adrian onu, dayısının işlerinden tanıyordu. Con'un tam olarak kim olduğunu bilmiyordum ama bana sorarsanız mafya üyelerinden biriydi. Hatta, üstünden asla çıkarmadığı smokiniyle iş yapan değil de yaptırtanlardandı.

Peki işi kime yaptırıyordu? Odadaki diğer iki kişiye. Rus ikizler. Vygotsky kardeşler. Czar ve Vlad. Ondan, Con'dan birkaç yaş daha büyüklerdi ama çok daha büyük görünüyorlardı. Czar'ın en dikkat çekici özelliği, bir gözünün görmediğini belli edercesine gri olmasıydı. Vlad ise, iki metrelik Czar'dan on santim daha uzun olmasıyla dikkat çekiyordu ve dilsiz olmamasına rağmen konuşmazdı. En azından, ben hiç duymamıştım. Ve bu da yetmezmiş gibi spor salonundan çıkmıyormuş gibi görünüyorlardı. Ama ben, spor salonuna gittiklerini sanmıyordum. Vücutlarının hali, insanların üzerinde çalışmaktan böyle olmalıydı.

Adrian, Con'a cevap vermeden içeri ilerledi. Kapıda dikilen ben göz önüne çıktığımda Con'un koyu sarı kaşları havaya kalktı. Yüzüne öyle huzursuz bir ifade oturdu ki elinde olsa beni dışarı fırlatacağını düşündüm.

Beni sevmemesinin nedeni basitti. Adrian'ı engelliyordum. Bunu bana açıkça söylemişti. Onun mafyadaki yerini tehlikeye attığımı, en başarılı üyelerden biri olabilecekken onu bastırdığımı söylemişti. Sonra da Adrian'ın hayatından siktirip gitmemi söylemişti. Tabii küfür ederek değil. Çünkü o sikik bir beyefendiydi. Alçak. İkiyüzlü. O muhteşem bir asilzadeye ait gibi görünen suratının altında kana susamış adi bir pislik vardı.

Onu takmamıştım, ta ki gerçekten gitmek isteyene kadar.

Gittiğimde ne mi olmuştu?

Con bana her yolla ulaşmış ve geri dönmemi söylemişti. Dönmemiştim. Neden birden dönmemi istediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama umurumda da değildi.

şiddetli takıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin