hatırlatma: hikaye, başında da dediğim gibi, 20. bölümde bitecek. seri toplam 3 hikayeden(hepsi 20 bölümlük) oluşacak ve ikinci erkek başrolümüz constantin olacak.
iyi okumalar❤️🎞️isabel rosa* i don't forgive you
Ertesi gün Adrian ile, uzun zaman sonra, ilk klasik günümüzü geçirdik. Ben ona garip garip sorular soruyordum, o cevaplıyordu. Sustuğumda ve daldığımda telefonuyla ilgileniyor; tekrar ona döndüğümde ilgisini bana veriyordu. Ona, depoda olanlarla ya da iki gün öncesinin gecesiyle ilgili hiçbir şey sormadım. Çünkü normalimizi yaşayalım istedim. Ama bu bana yetmedi. Bir yerden sonra, alışagelmişim beni sıktığını fark ettim.
Hareket istiyordum.
Tabii, o gün de hareket edemeyecek kadar ağrılıydım.
Ama bugün, Adrian dışarı çıkacağımızı söyledi.
"Nereye?"
"Brix."
"Hiç duymadım. Alışveriş merkezi gibi bir şey mi?"
"Hayır, kulüp."
"Kulüp mü? Kulüpte benim ne işim var?" Gardrobumun içinden kıyafetler alırken onları içeri geri attım. "Çok gittiğin bir yer mi? Şu sosyalleşme şeyleri için."
Yatağın ucuna oturmuş, beni izlerken "Hayır." dedi. "Sosyalleşmeyle alakası yok. Orası, bizim gibiler için. En azından, bizim gideceğimiz öyle."
"Açıkla."
"Bazı ülkelerde bu tür kulüpler var. Dağıtmayı sevenler için yargılanmayacakları bir yer. Kaliforniya'da iki tane var. Biri, gençler için. Diğeri ise... Daha yaşlı olanlar için."
Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Kulüplerde zaten dağıtılır, Black. Ve çoğunda yargı yoktur. Bana daha ciddi bir açıklama ver."
"Üyeler konusunda seçicilik."
"Potansiyel manyaklar mı alınıyor?"
"Gibi. Tam bilmiyorum. İlgilendiğim bir şey değil ama merak ediyorsan Czar'a sorabilirim."
Yüzümü buruşturdum. "Üyeliğin var mı peki?"
"Otomatik olarak."
"Neyin otomatiği?"
"Constantin."
"Ne güzel." Dişlerimi sıktım. "Gençler için olana gitmiyoruz sanırım."
"Doğru." Ayağa kalktı, yanıma yaklaştı. "Senden bir şey isteyeceğim."
Kaşlarım havaya kalktı. "Yine bana yanında görünmen gereken arkadaşlarını sayacaksan-"
"Hayır. Onların bu konuda bir bilgisi yok. Aslında, bazılarının var ama bizim gideceğimize girmiyorlar."
"Pekala." diyerek göğsümde kavuşturduğum kollarımı açtım. "Ne isteyeceksin?" Dolabıma yaklaşarak eğildi. Aşağıya, botlarımın arkasına ulaştı. Oradan siyah, açılmamış biri büyük biri küçük kutu çıkardı. "Bu da ne? Öyle bir şey koyduğumu hatırlamıyorum."
"Ben koydum. Açsana."
Ona bakarak yanına oturdum. Tereddütle kutuyu tuttum. "Hediye mi?"
"Beğenip beğenmemene bağlı."
İlk açtığım kutudan topuklu ayakkabılar çıktı. Ağzım açık bir şekilde ayakkabıları kaldırdım. Bundan çok daha yüksek botlar giydiğim olmuştu ama zarif topuklu ayakkabılar ayağımın yakınına bile değmemişti. "Sen ciddi misin?" Başımı iki yana sallayarak diğer kutuyu açtığımda siyah, uzun elbiseyle karşılaştım. Elbiseyi kaldırırken ben de ayağa kalktım, Adrian da başını kaldırarak tepkimi inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şiddetli takıntı
General Fiction(0.5)Estelle White, Adrian Black'in takıntısıydı. Asla bünyesinden atamadığı, çocukluğundan beri bırakamadığı, zarar veren bir bağımlılıktı. Adrian, bunun ölene kadar süreceğini biliyordu. Bilmediği şey ise, Estelle'in de ona takıntılı olduğuydu.