🎞️isabel rosa*therapy
Bazı sabahlar, kat kat yorganlara sarılı halde olsam bile üşürdüm ama bedenimden çok, zihnim hissederdi bunu. Aklımda soğuk rüzgarlar esiyormuş gibi hissederdim ve bir an önce uyanmak, zihnimi meşgul etmek isterdim. Black'siz, ancak ilaçla uyuyabilmemin sebebi buydu.
Ama bu sabah, yanıyormuşum gibiydi. Bedenim alev alevdi, sıcak hava başıma yükselerek zihnimi sımsıcak ediyordu. Sakin uyandığım ilk sabahtı.
Bugünün farkı dün gece değildi. Adrian'ın benden önce uyanmamış olmasıydı ve yüzüm ona dönük yatmamdı. Top haline gelerek kendime çekmiş olduğum dizlerim Black'in çıplak karnına değiyordu. Onun dışında temas etmiyorduk. Ayrı yastıklarda yatıyorduk ki normalde, başımı uzattığı koluna yaslamış olurdum.
İlk defa, gün aymasına rağmen, uyuyan bir Adrian vardı karşımda. Gözlerim, düzenli nefeslerle kalkıp inen dövmelerle karışık göğsünden kapalı dudaklarına çıktı. İfadesi düzdü, uyurken ne somurtuyor ne de tebessüm ediyordu. Masum gözükmüyordu ama göz kapakları, bakışlarındaki tehlikeyi örtmüştü. Saçı alnına dağılmış, birbirine geçmişti. Bana dönük, yan bir şekilde yatıyordu. Bir kolu yastığının altındaydı, diğerini ise benim yastığımın ucuna uzatmıştı. Etrafa dağılan saçlarımın küçük bir tutamı, avucunun altındaydı.
Adrian'ın beni, benim istediğim şekilde beğendiğini biliyordum ama saçıma her fırsatta dokunması ve alt kısmını maviye boyattığımı gördüğünde gözlerinin beğeniyle parlaması hala aklımdaydı. Son zamanlarda ise, göğüslerimle eskisinden çok ilgilendiğini fark etmiştim. Bir yanım, yaptırdığım anda, yani onun yanında değillen ona söyleyip sadece mesajla belli belirsiz bir tepki almamış olmaktan memnundu. Avucunun yarısını bile doldurmayan göğüslerime olan ilgisini sevmiştim. Ve sanırım en hassas bölgemdi çünkü sadece okşamasını veya çekelemesini düşünerek bile tamamen hazır hale gelebilirdim.
Karnıma sardığım ellerimi çözdüm. Göğsüne dokunarak kendi sayılarımı takip ederken bir yandan bileklerimdeki belirgin izlere baktım.
Dün gece hoşuma gitmiş miydi?
Dün gece için bedenim canından vazgeçebilirdi. Pislik gibi davrandığını düşündüğüm anlar için bile. Ama sadece onunla. O heyecan, şaşkınlık ve acının verdiği zevki başkasından alamazdım. Adrian'ın zevki sertçe ortaya çıkarması beni şaşırtmamıştı fakat yangın yeri olan bedenim şımarıkça sızlanıyordu. Sızılarımdan, dün geceyi zihnim unutsa bile, neremde nasıl bir iz olduğunu tam olarak tarif edebilirdim.
Parmaklarım, yastığıma uzanırken göğsünün üst kısmını kapatan koluna değdi. Kaslarının çizgilerini, belirgin olan damarlarının şeklini dokunuşumla takip ettim. İçimde, kendime karşı öfke belirdi.
Bunu çok daha önce hissetmiş, tarif edebilir hale gelmiş olmalıydım. Ama oyun diye gözüm dönmüştü.
Birden kaçasım geldi. Hareket etmeyi severdim. Kilo alamayışımın sebebi biraz da buydu çünkü yemiyor değildim. Sadece hareket etmek istiyordum. Yürümek değil, koşmak. Uçmak değil, atlamak. Derine. Daha da derine. Asla bulunamayacakmışım gibi, kimsenin tahmin etmediği yerlere.
Çok saçma, alakasız bir düşünceydi.
Ama istedim, Adrian'la beraber, hiç durmadan koşmak istiyordum. Ardıma bakmadan, sadece yanımdakine bakarak.
Annem bir işkolikti. Adrian'ın babası da öyle. Biz zaten dengesizdik ama onlar eskiden normal insanlardı. Kayıpları, onların dengesini şaşırtmıştı. Düzelmeyi denemişlerdi ama denerken işkolik olup anı yaşamaktan kaçmayı seçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şiddetli takıntı
Художественная проза(0.5)Estelle White, Adrian Black'in takıntısıydı. Asla bünyesinden atamadığı, çocukluğundan beri bırakamadığı, zarar veren bir bağımlılıktı. Adrian, bunun ölene kadar süreceğini biliyordu. Bilmediği şey ise, Estelle'in de ona takıntılı olduğuydu.