M&M
💦
New York'tan Roma'ya kalkan özel uçağın yanımdaki yolcusu, West Palm Beach'in üstünden geçtiği çoğu ev sahibinin kumarda kazanıp ahlaktan kaybetmek için ticaret işine giriştiği Jeon Jungkook'un, geriye kaydırdığı beyaz deri koltuğa başını yaslamış dinlenirken giydiği Valentino eşofman takımının üst fermuarı göğsünün altına kadar açılmış, bir bacağını koltuktan dışarı atıp yerinde kaykıldığı için tüm bedenini belli edip, çıplaklığının ayrıntılarını, Dior kırmızısı dudaklarımı yalayarak içtiğim Martini'nin halisünojen etkisinin bir ürünüymüş gibi dikkatle fakat dağılmış bir şekilde kirpiklerimin altından izliyordum; Jeon Jungkook, sekiz sixpack, iki biceps, iki pectoralis, omuz ve dövmeli kolunu koltuktan dışarı attığı için hafifçe o tarafa eğilen başından dolayı belirginleşen boyun kaslarından ibaret olmayan bedeninin ardındaki sanat ve tehlike ekolüydü. Kıvraklığı ile sürekli oynatıp durduğu, yuvasında yaramazlaşan dilinin kemiği yoktu, önüne gelenin arkasından çıkmıyor, efor sarf etmeden acıtıyordu. Günahlarının kefaretini ödemek için huzuruna yol aldığı Papa'nın karşısına kravatı bırak hiçbir resmiyet olmadan çıkmasına itiraz edildiğinde, "Benim dinimin temsilcisi o değil, eğer benim giysilerimle bir problemi varsa yeni problemim o olur." diyerek Hristiyan dünyasında belli bir kesimin öfkesini üstüne çekmişti.
Boynundan hiç çıkarmadığı gümüş kalın zinciri ve kaba yüzükleri, çıplak göğsü ve yakışıklı yüzüyle karşımda gözlerinin ardındaki dünyada korkunç bilincine hapsolmuşken oldukça fırtına öncesi sessizlik gibi duruyordu. Uçağa bindirdiği yürüyüp efendisinin dizinin dibine yatmış küçük kaplan, gözlerini açıyor, hemen sonra uyumaya devam ederek bu tablonun köşesindeki unsuru oluşturuyordu. Sıcaktan yerimde kaykılarak üstümdeki omuzları açık gömleği havalandırdım, vanilya kokulu Clive Christian No. 1 Imperial Majesty burnuma gelirken, yerimden masadaki içki bardaklarının yanına koyduğum çantamı kucağıma çekiştirerek küçük işlemeli aynamı ve kırmızı renk veren ruju çıkardım. Kadınlara ait olduğu toplumca diretilen kırmızı renk, biliyordum ki tenime ve altın sarısı saçlarıma çok yakışıyor, karşımdaki adamın dikkatini çekiyordu. Jungkook, kırmızıyı seviyordu, en sevdiği, hit albümünün kapağı kırmızıydı.
Aynada kendi aksime bakarken Jungkook hafifçe kıpırdayarak dudaklarını araladı. Göğsü kabardı, alçaldı. Yutkundu sanki. Onu hiçbir zaman tatlı bulmamıştım ancak aralık dudakları sert mizacını yok etmiş yerine on sekizinde tanıdığım, birlikte uyurken gördüğüm sevimli ifadesi yerleşmişti. Garip bir biçimde bu düşünceyle kasıklarıma çöken arzuyla onun gözünü karartmak, ifadesini dağıtmak istedim. Kaba yüzüklerinin süslediği mikrofon tutmaktan nasır tutmuş elleri ve şehvet uyandıran göğsüne ters masumluğunu kıpkırmızı rujumla bozmak için oturduğum yerden kalkarak artık varlığına alıştığım küçük kaplanın yanına, Jungkook'un sonuna karar açtığı bacaklarının dibine diz çöktüm. Anında burnuma çarpan erkeksi kokusu ile dudak büzdüm. Usulca dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Anında sırıtmasına rağmen gözlerini kapalı bedenini hareketsiz tuttu, dudaklarımı aralık dudakları arasına sürttüm. Minik minik öpmeye başladım. Dudağının altındaki beni seslice öptüğümde dahi hareketsizce durmaya devam etti ancak ben rahatsız konumumdan dolayı ve yüz ifadesinin tekrar sert bir hale dönmesinin verdiği memnuniyetle geriye çekilmek için doğrulduğumda koltuğun başlığına attığı ayağını indirdiği gibi elini saçlarıma sokup dudaklarımı sertçe öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2PAC
FanfictionOlduğumun yarısı kadar iyi olsaydım, hâlâ senin olabileceğinden iki kat daha iyi olurdum Taehyung. 260323, rapper jk & aktör th.