Yorum yapmama hakkımı kullanıyorum.
Du ru Deniz anlatımı ile.Suratımda dolaşan şeyle burunumu kırıştırıp elimi suratıma çıkartarak kaşıdım. Kıkırdama sesi duyduğumda kaşlarım çatıldı. Gözlerimi aralamaya çalıştım ama uyku o kadar tatlı geliyordu ki yapamadım. Suratıma çarpan nefes dudaklarımın üzerine değen şeyi beraberinde getirdiğinde elektrik çarpmış gibi gözlerimi açıp refleksle geriye kaçtım. Ani hareketim yüzünden düşecekken belime kollar dolandı.
Sırıtarak bana bakan Kutay'a bakıp derin bir nefes verdim. Belimdeki parmaklarını tenime batırıp boğuk ve erkeksi sesiyle "Günaydın geceyarısı." Dedi. Gülümseyerek ona yaklaşıp çenesine bir öpücük kondurmadan önce "Günaydın sevgilim." Dedim. Öptüğüm yerden derin bir nefes alırken oda burnunu saçlarıma bastırdı. Geri çekildiğimde dikkatle gözlerime bakıyordu. Elini suratıma çıkartıp önce kaşlarıma dokundu. Parmakları sanki kırılgan bir yüzeyde geziyormuş gibi dikkatliydi. Kirpiklerime dokunup dikkatle gözlerime baktı. "Gözlerin,yıldızlar gibi." Dedi. "Gökyüzüne bakmadan yıldızları göremezsin derler. Sana baktığımda küçücük yuvarlağın içinde milyonlarca yıldız görüyorum..." tam konuşmak için dudaklarımı aralayacaktım ki parmakları burnumun üzerinde dolaştı. Burnumdan yanağıma doğru bir yol çizip yanağımdaki benlere dokundu. "Gök yüzü gibisin." Dedi bu sefer. "Her zerren bir insanın dönüp bakmak isteyeceği cinsten. Ama dikkatli bakılmadığı sürece içindeki o güzelliği kimse göremeyecek. Kimse görmesin benden başka."
Gözleri dudaklarıma kaydığında parmaklarının altındaki bedenim gerildi. Parmağını yavaşça üst dudağımda gezdirdi. "Dudakların kor ateş gibi." Derin bir nefes verdi. İçi gidiyormuş gibi bakıyordu. Her zerremde huzur buluyormuş gibi bakıyordu...
"İçimde bir yangın var,dudaklarında soluklanmak istiyorum ama onlar beni yakar. Ateş gökyüzünü yakabilir mi?"
Konuşmak istedim ama beni duymayacak gibiydi. Alt dudağımda gezindi parmağı. "Kalbimin ihtiyacısın. Son durağımsın. Nereye gidersem gideyim ev gibi hissettiriyorsun çünkü seni nereye koyarsam evim orası." Yeniden derin bir nefes verdi. Gözleri gözlerime tırmandığında kirpiklerinin ardında sakladığı kehribar gözlerini önüme serdi, nefesim kesilecek gibi olduğunda ciğerlerim yanmaya başladı. Öyle bir ifadeyle bakıyordu ki kelimelere dökemiyordum.
"Çok seviyorum seni..." diye fısıldadı. Öyle bir fısıldadı ki kimsenin duymasını istemiyor gibiydi. Ellerini saçlarıma çıkartıp geriye doğru taramaya başladı. Gözlerim huzurla kapandığında benimin üzerinde dudaklarını hissettim. "Yıldızlara bir gün dudaklarımla dokunacağımı söyleseydiler inanmazdım." Nefret ettiğim her zerrem onun için en güzelin bile güzeliydi. Bu içimde anlamsız bir duygunun akmasına neden oldu. Karnım heyecanla kasıldığında yanağıma sıcak nefesi çarptı. "İmkansız olan her şeyin en güzelisin." Dediğinde kapattığım gözlerimi aralayıp hayran bir ifadeyle gözlerime bakan gözlerine baktım.
"Çok seviyorum seni..." diye fısıldadım onun gibi. Susmak istemiyordum. İlk defa doyasına konuşmak istiyordum. "Okyanus gibisin." Derin bir nefes verdim. Nefesim suratına çarpıp odaya dağıldı. "O kadar derinsin ki," ellerimi saçlarında gezdirmeye başladım. Gözleri kapanmak için titredi ama inatla gözlerime bakmaya devam etti. "Yüzmekten yorulmak üzereyim." Kirpikleri titrediğinde "Ama." Dedim. Gözleri aydınlandı. "Buna değersin. Bir bakışın," kirpiklerine dokundum. "Bütün yorgunluğumu alıyor." Gözlerini bu sefer huzurla kapattı. Kendime engel olamadan güldüğümde dudaklarına dokundum. "Bir lafın." Gözlerini açıp yüzüme baktı. "En derine sokup,en kötü yerlerde bile güzellik olduğuna inandırıyor." Elimi yüzüne bastırdığımda yanağını avucuma sürttü. "En güzel olan her şey sanki sen." Gözlerinin içine bakıp "Bende sen." Dediğimde ani bir hareketle dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Derin bir nefes aldığında öpüşmedik, dudaklarımız birbirine değiyordu. Biz birbirimizde dinleniyorduk. Biz birbirimizde yoruluyor,birbirimizde soluklanıyordur.