N'oluyo bu aşağılık yerde HAAĞAĞĞ
...
Gözlerim al bayrakta oyalandı. Zorlu bir göreve gidiyorduk. Durağım belliydi,duam belliydi.Tek temennim ben gelene kadar Duruya bir şey olmamasıydı. Kısık sesle duamı okuduktan sonra ellerimi suratıma sürdüm. İçimdeki sıkıntı yavaş yavaş giderken gözlerimi kapatıp derince gülümsedim.
Son zamanlarda kafam çok dumanıydı. Odaklanamıyordum,ilgilenemiyordum. Kendimi salmak istemiyordum ama mutluymuş gibide davranamıyordum. Uçsuz bucaksız deniz gibi hissediyordum. Dalgalıydım ama akmayı bırakamıyordum. Kaç can ölmüştü içimde?
Ben İstanbul'la arama bir mesafe koymuştum. Kendi koyduğum mesafeyi ne yürüyerek nede koşarak aşamıyordum. İstanbul benim katilimdi. İnsan katiline koşa koşa gitmek ister miydi? Ben istiyordum.
Her izin günümde tabelaya kadar gidiyordum ama ayaklarım gerisini getiremiyordu. Oradaydı ama gidemiyordum. İçim acıyordu. Kalbim kafesinde atıyordu ama her atışında demirler canımı yakıyordu.
Ne için çabaladığımı bile bilmiyorum. İçimde bir acı vardı ama kelimelere dökemeyecek kadar yorgun hissediyorum. Umudum kalmamış gibiydi.
Bir taraftan toparlanmaya çalışıyordum. Sevdiğim insanlar yanımdaydı,sevdiğim işi yapıyordum. Ama içimde bir yerde bir şeyler eksikti.
Kızgınlık gürültü,kırgınlık sessizliktir derler. Neden bu kadar kırgındım? Kime bu kadar kırılmıştım?
Hiç sevmeyen anneme mi? Asla yanımda olmayan babama mı? Yoksa onca sene sonra mutluluğu için karşıma geçen abime mi? Kime kırgındım ben? Ayaklarım neden İstanbul'a gitmeyi inatla reddediyordu?
Yerde olan bakışlarımı yanıma inen helikoptere çevirdim. Zorlu bir görev beklediği için derin bir nefes alıp sorunlarımı ve herşeyi Hakkari'de bırakıp helikoptere bindim. Maskemi suratıma geçirip ineceğimiz yere kadar bomboş gökyüzüne baktım.
Soğuk hava tenimi ısırıp geçerken Selo "Amına koyim ne bu soğuk?" dedi. Timdekiler onu destekleyecek şekilde mırıldanıp karın içinde yürümeye başladı.
dağlar beyaza bürünmüştü. Yakında her yere yağacağı belliydi.
Yüzbaşı elini havaya kaldırıp yumruk yaptı. Hepimiz durduğumuzda silahlara sarıldık. Bir ses geliyordu,adım sesleri. Dikkatlice dinledik. İki adam konuşuyordu.
"Baskın yapılacak dediler?"
"Evet o komutan peşimizi bırakmıyo yer değiştireceğiz."
"Bir günümüz huzurlu geçmiyo!"
Alayla sırıttım. Değil bir günün bir dakikan bile huzurlu geçmeyecekti şerefsiz. Başını yastığa koyarken bile nefesim ensende olacaktı.
"Yanda ki köye gideceğiz dinleriz artık."
Adım sesleri uzaklaştı. Hepimiz yüzbaşıya baktığımızda oda gülümseyerek "Süpriz zamanı." Dedi.
...
Derin bir nefes verip silahımı indirdim. "Arkanı dön, duvara yaslan!" Ona arkamı döndüğümde soğuk namlunun ucunu hala ensemde hissediyordum.
Etrafımız sarılmıştı ve pusuya düşmüştük. Destek için tesise ulaşmaya çalışmıştım ama tipi yüzünden sinyal yoktu.
Elimin arasına bıçağı saklayıp duvara yaslandım. Namlu ensemdem uzaklaşınca elleri vücudumda dolaşmaya başladı. Eğilip bacaklarıma dokunduğunda arkadan çenesine tekme attım. Beklemediği hamle yüzünden yere yığılıp inlediğinde silahımı kavrayıp anlına sıktım. Derin bir nefes verdiğimde kulaklıktan Selonun sesi duyuldu.