Anam yazcaz dedik ilham yok durunun sahneleri için aklıma bişey gelmiyo E Afra için yazarsam kitabın konusu sapıcak sikerim he
"Nasıl yani?" Dedim gülerek. Tugay ellerini beline koyarak Zeynebin taklidini yaptı. "Komutan bizi sikicek. Yeni biri atanmış." Sesini inceltip suratını buruşturdu. Zeynep elindeki çay kaşığını suratına atıp "Gördükten sonra da ben senin taklidini yapıcam." Dedi.
Çabucak kaynaşmıştık. Asker oldukları için daha sert karşılanırım sanmıştım ama iş başka arkadaşlık başka diyerek sıcak karşılamışlardı. Çekingendim ama ister istemez rahat davranıyordum.
Gülmekten karnım ağrımıştı. Seydo ellerini bir birine vurup "Allahım hizaya girdik komutanımdan önce bir rüzgar suratımıza vurdu."dedi. O anı yaşıyormuş gibi ellerini hareket ettirip heyecanlı heyecanlı konuşuyordu. "O an anladım başımıza büyük bir bela aldığımızı." Dedi. Gülerek devam etti."Allah var yukarda ben bu kadar işine önem veren birini görmedim." Eliyle köseyi gösterdi. Bazen varlığını unutuyordum."Başımızda zaten köse vardı bide komutan çıktı dedik. Ama komutanım her anlamda yanımızda oldu iyiliklerini unutamayız."
Herkes masaya baktı. Bir iki dakika boyunca masanın üstünü incelediler. Onlar daldığı yere bakarken bende balkonda ciddi bir şekilde Hayatiyi dinleyen kıza baktım.
Bakışlarımız hemen buluştuğunda sıcak bir şekilde gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verip çayıma döndüm. Köse yerinden kalkıp balkona çıktığında cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına mühürleyip Afraya bakarak konuştu. Yüzündeki maskeyi çıkartmıştı ancak arkası dönük olduğu için suratını görememiştim.
Ayşe bana yaklaşıp "Hiç öyle bakma aylardır hatta yıllardır arkadaşız ama yüzünü bir tek komutanım bide Hayati gördü." dedi. Dudaklarını büzdü. "Askeriyedeki sayılı kişiler biliyo. Öyle dedikodular var ki ağzın açık kalır."
Tim çok tatlıydı. Koca bi aile gibilerdi. Seydo komik olan kişi, Kutay yerine göre ruh halini değiştiren kişi, Ayşe küçük çocuk, köse abi, Zeynep'te abla gibiydi. Hayatiyi hala çözmemiştim ancak çoğunlukla sorunluluk alan baba gibiydi.
Dudaklarının arasında ki dumanı üfleyen Afraya baktım. Onun yeri neresiydi?
Kendini soyutlamış olamazdı. Sorumlulukları vardı ve sert olmak zorundaydı. Timin başında olmasa daha rahat olacağını adım kadar biliyordum. Onun tabiriyle gevşek davranamazmış. Bir avuç ergenle değil koca bir orduyla koruyorlarmış bu vatanı. Öyleydi. Al bayrağa bakarken gözlerinden geçen parıltılar yüreğimi ısıtıyordu.
Onun vatanına olan sevgisi çok büyüktü. Şayet asker olması bunu doğruluyordu. Üzerinde çok yük vardı. Bakışlarımda ki gurur gitti yerini hüzün aldı. Suratını eze büze sevme istediğimi zar zor bastırıp gülümsedim.
Gözümün önüne tutulan telefonla düşüncelerim dağıldı. Seydo videoyu oynatıp "Bak bak." Dedi.
Başlayan videoyu izlemeye başladım. Tugayın omuzlarında Ayşe, kösenin omuzlarında Zeynep vardı. Videoyu çeken kişi Seydo olmalı ki kahkahaları çok yakından geliyodu. Arkadan Afranın "Başla!" sesi geldi. Kamera döndü ve yan yana duran Hayati ve Afrayı çekti. İkisininde bakışları direkt kameraya döndü.
Bordo bere refleksleri Halis miydi? Ne zaman ona baksam direkt bakışlarımı yakalıyordu. Yürürken ses bile çıkartmıyordu.
Zeynep "Üzgünüm Ayşe." Diyip yumruğunu Ayşe'nin suratına indirdi. Kızın burnundan kan gelirken nerdeyse düşecekti. Ağzım şaşkınlıkla aralandı.