Hücremde saatlerdir oturuyordum ve artık susup oturmaktan sıkılmıştım. Sorularımın cevaplanmasını istiyordum ve buna hakkım vardı.
Beni apar topar buraya kapattıktan sonra yukarıda ne yaptıklarını bilmiyordum ama omuzumdaki morluk tamamen yok olmuştu.
Dakikalar akıp giderken nihayet içeri giren bedenle ayaklandım.
"Çıkmak istiyorum."
Minho yorgun bakışlarını yüzüme sabitlediğinde yavaşça kapının kilidini açtı ve beni çıkardı.
Ona bakmadan yanından geçip giderken ikimiz de güverteye çıktık.
Hava kararmıştı ve şimdi her yer daha ürkütücü görünüyordu. Diğerleri hep olduğu gibi farklı yerlerde durmuşlardı ve yüzlerinden mutlu olmadıkları ortadaydı.
"Arka tarafa geçelim." Dediğimde Minho karşı çıkmadan peşimden geldi.
Sonunda geminin arka tarafına geçtiğimizde yalnızdık.
Sert rüzgar saçlarımı uçuşturduğunda kollarımı bağladım ve dikkatli olmaya çalışarak arkaya yaslandım.
Minho tam önümde durduğunda boş bakışlarla gözlerime bakıyordu.
"Bir açıklama istiyorum."
"Açıklanacak bir şey yok." Dediğinde öfkeme hakim olmaya çalıştım.
"Eş ve bağ kavramlarını düzgünce anlatmanı istiyorum."
Derince iç çekti ve ellerini her zaman olduğu gibi arkasında bağladı.
"Melekler Diyarı'nda herkes bir eşle doğar. Eşinle birbirinize ölene dek bağlı kalırsınız."
"Annem de birine bağlıydı değil mi? Eş derken bundan bahsediyordunuz.."
"Annen kaderindeki eşiyle olmak yerine babanla tanıştı ve ona aşık oldu. Babanla birlikte oldu. Bunun sonucunda da eşi öldü. Eğer eşin dışında biriyle olursan ölürsün."
Alnımı ovuştururken gözlerimi kapattım ve söylediklerini algılamaya çalıştım.
"Annen eğer kendini öldürmeye kalkmasaydı da zaten eşinden başka biriyle olduğu için ölecekti."
"Birlikte olmaktan kastınız nedir? Evlenmek mi?"
"Eş olan kişiler evlenmek veya cinsel bir birliktelik yaşamak zorunda değildir. Ölmemeleri için tek şart eşleri dışındaki biriyle olmamaları. Annen babanla bir birliktelik yaşamasaydı, yani cinsel bir birliktelik.. O zaman kimse ölmeyecekti."
Yüzümü buruştururken gözlerim etrafta geziniyordu. Daraldığımı hissederek pelerinimi üstümden çıkardım ve yavaşça yere koydum.
"Daha fazla geriye yaslanırsan aşağı düşeceksin." Diye uyardı.
Uyarısını görmezden gelerek dişlerimi sıktım.
"Biz de eşiz yani, öyle mi? Bunu en başından beri biliyor muydun?"
Kafasını iki yana salladı.
"Eş olduğumuzu bilmiyordum çünkü sana yaklaşma fırsatım olmamıştı. Ta ki ormandaki karşılaşmamıza kadar. O gece sana bir şeyler oldu. Hatırlıyorsun değil mi?"
Esen rüzgarı ve tuhaf hissi hatırlayınca kafamı salladım.
"Bunu gördüm ve müdahale etmek için gücümü sana yönlendirsem de başarılı olamadım. Güçlerim sende bir işe yaramıyordu. Üstelik.."
Duraksayarak hafifçe sırıttı.
"Üstelik?"
"Üstelik henüz Nefilim olma yaşın gelmediği halde kanının kokusunu alabiliyordum ve öyle güzel kokuyordu ki.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chained soul |Minsung|
FantasiaAşkın ve eşcinselliğin yasak olduğu bir dünyada, kendini Tanrı için kurban edecek olan bir gencin hikayesi. • Ben Tanrı'nın seçtiği özel bir varlıktım. Kanım özeldi ve Kilise içindi. Zamanı geldiğinde görevimi yerine getirecektim. Yaşama sebebim bun...