Medyadaki şarkıyı smut uyarısı verdiğim kısımda açabilirsiniz🤍
Vakit gelmişti. Buradan ayrılıyorduk. Muhtemelen bir daha geri dönmeyecektik. Sabah apar topar kalkıp bir şeyler yedikten hemen sonra hazırlandık ve Kral'ın tahtının tam önüne, ona veda etmeye geldik.
Bugün 20 yaşına girmiştim. Artık resmi olarak bir Nefilim idim. Kanım artık tadanı ölümsüz yapıyordu. Son derece tehlikeliydim ve tehlikedeydim.
Kral dudaklarını birbirine sıkıca bastırmış kafasını çevirmişti. Bize bakmayı reddediyordu. Kraliçe diğer oğluna sarılıp ağlarken içimde bir burukluk oluştu.
Kendimi suçlu hissettim.
"Artık gitme vaktimiz geldi." Diyen Minho son kez Kral'ın önünde eğilirken ben de onun gibi eğildim.
Kral bize dönerken elleri titriyordu.
"Pişman olacaksın."
"Asla." Diyen Minho elimi tutup Kral'a arkamızı dönmemizi sağlarken birkaç adım atmıştık ki Kral'ın sözleriyle duraksadık.
"Son kez söylüyorum, kararından vazgeç. Gitme!"
Minho umursamadan yürümeye devam ettiğinde elimi sıkıyordu. Bunu istemsizce yaptığına emindim.
"Eğer pişman olursan geri gelme! Duydun mu? Diyardan çıktığın an bir daha geri dönemezsin!" Diye kükrerken salondan dışarı çıktık ve kapı arkamızdan sert bir şekilde kapandı.
Koridorda bizi bekleyen bedenlerde göz gezdirdiğimde Changbin'in ters bakışları beni buldu ve bana doğru gelip tam önümde durdu.
"Bunu senin için yapmıyorum." Dedikten sonra önden gitti.
Arkasından iç çekerek bakarken Minho'nun elimi okşamasıyla ona döndüm. Uzanıp alnıma uzun bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.
Seungmin ve Chan aralarında bir şeyler fısıldaşırken onları arkamızda bıraktık. Jeongin ve Hyunjin ise biraz önümüzden yürüyorlardı.
Saray'dan çıkıp yorucu yokuşu indikten sonra kasabaya inmiştik. Etrafta koşuşturan çocuklar ve sokaklardaki halk ile düşüncelere daldım. Acaba burada doğsaydım nasıl bir hayatım olurdu?
"Kral ve ailesine saldırı olmuş."
Felix'in gelişi hakkında konuşuluyordu. Kulağıma çarpan bazı konuşmalarda etraftaki meleklerin olayları büyük bir heyecanla anlatışını duyuyordum.
Kasabadan çıktığımızda ve buraya geldiğimiz gün bulunduğumuz tepeye ulaştığımızda Melekler Diyarı'nı son görüşümdü. Bu yüzden uzun uzun inceledim ve hemen ardından geldiğimiz geçitten diğeriyle birlikte çıktım.
Minho ile gemiye dönüş yoluna kadar hiç konuşmadık. Gergin olduğunu görebiliyordum ve çekindiğim için hiçbir şey söyleyemiyordum.
Gemiye binip yola çıktığımızda ise nihayet geminin arka tarafında yalnız başıma oturduğumu görüp yanıma gelmişti.
"Ne düşünüyorsun?" Diye sordu denizi izleyen yüzüme bakarak.
"Farklı bir hayatım olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum."
"Yine benimle olurdun." Diyen Minho ile güldüm. Ona yandan bir bakış attığımda sırıttığını görünce daha çok güldüm.
"Neye gülüyorsun?" Diyerek bana yaklaşıp bir anda belime sarıldığında kıkırdadım.
"Şu yüz ifadenden eskiden nefret ederdim. Şimdi ise bana her şeyin yolunda olduğunu hissettiriyor." Diyerek boynumu ısırmasına izin verdim. Sözlerimle küçük küçük ısırdığı boynumu bırakıp alnını yanağıma yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chained soul |Minsung|
FantastikAşkın ve eşcinselliğin yasak olduğu bir dünyada, kendini Tanrı için kurban edecek olan bir gencin hikayesi. • Ben Tanrı'nın seçtiği özel bir varlıktım. Kanım özeldi ve Kilise içindi. Zamanı geldiğinde görevimi yerine getirecektim. Yaşama sebebim bun...