4//Yılışık Alfa ve Pek Bir Tuhaf Hisseden Beta

7.6K 719 401
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

Aslında yarın atarım diyordum ama güzel bir gün geçirdim so...

İyi okumalar dilerim~~

..

    Sabah güneşi camların arkasından geniş odaya sızdığında ve sahibi gibi tuhaf olan bu oda günün sıcaklığıyla yavaştan ısınmaya başladığında, saat henüz sabah ona geliyordu. Bu saate henüz demek, o anda Kim Taehyung için yeni bir şeydi.

O her sabah güneşin doğuşuyla gün aydınlanmaya başladığında kalkar, ev arkadaşının uyanma saatine daha çok zaman olduğunu bilirken evde yalnızmış gibi kendisine yiyecek bir şeyler hazırlardı. Sonra çoğunlukla ders çalışırdı. Ders çalışmasa bilim, araştırmalar ya da biyografiler gibi eserleri okur, vakit geçirirdi. Bazen evde durası gelmez, kalkıp sessiz olduğunu bildiği ve özel yeri bellediği kafelerinden birine giderdi. En köşedeki masalardan birine oturur, kahvesini içerken zaman öldürürdü.

Nadiren olsa da yürüyüş yaptığı da olurdu. Evlerinin yakınında büyük bir park vardı, yürüyüş yolunun kenarına konulmuş banklar dışında medeniyetten pek bir uzak, orman tarzı bir yerdi. Gerçi, şehrin birçok noktasında benzer yapılar kol geziyordu. Kurtlar doğal yaşam alanları olan ormanlardan uzakta yaşayabilen canlılar değillerdi. Bu yüzden şehirleşme başladığında ve şehirler genişlediğinde bu tarz parkların varlığı boy göstermişti. Etrafları dikenli çitlerle çevrili alanlardı. Dolunay zamanlarında yavru kurtları yollardan ve kaybolmaktan sakınıyorlardı.

Taehyung oldu olası dolunay günlerinden haz etmezdi. Ailesiyle arasındaki çizginin en kalın olduğu zamanlar o zamanlardı çünkü. Bebekliğinden bu yana kendi başına evde kalabilecek yaşa gelene kadar hep beta bir bakıcıya bırakılmıştı dolunaylarda ve dolunaydan sonraki sabah ailesi eve geldiğinde onlara uzaklaşmış hissetmişti kendisini. Gülüşüyor, toz toprak içindeyken gece yaptıklarından bahsediyorlardı. Kendisini yabancı hissetmemesinin bir yolu yoktu.

Bu yüzden, ormanlara karşı da büyürken bir tutukluk vardı içinde. Üniversite için şehir değiştirdiğinde ve sıkıntıdan yürüyüş yapmak gibi bir hobiye başlama kararı aldığında ancak çat pat ısınmıştı. Bu yüzden arada parka yürümeye gittiği olurdu.

Bunun dışında, yapabileceği bir şey bulabilmek için çok da çabalamasına gerek yoktu. Sonuçta, yaşadığı ev şehrin merkezinde sayılırdı ve orada ararsa yapabileceği çok şey vardı. Bu sabah ise, her şey bambaşkaydı. Hem de her şey.

Bir kere, güneş doğalı çok olmuştu. Çoktan gökyüzünde en tepeye doğru yol alıyor, öğlenin yaklaştığını hissettiriyordu. Sonra, o yeni uyanıyordu. Şehrin ortasında değildi. Kendi tek kişilik yatağında da değildi. Kollarını ve bacaklarını ne kadar açarsa açsın asla sonuna ulaşamadığı devasa yatakta beyaz çarşafların arasındaydı. Bir de, çırılçıplaktı. Ancak bu detay o anda önemsizdi nezlinde.

Yerinde biraz kıpırdandı. Üzerine göğsüne kadar örtülü olan gri pikeye sarılır bir pozisyon alırken yüzünü buruşturdu. Bacakları kıpırdattığında ağrıyordu. Biliyordu bu ağrıyı. Kaslarını zorladığında ya da kütüphanede rahatsız bir pozisyonda uyuduğunda hep çekerdi. Bu sefer birinci seçenek. Kahverengilerini birkaç defa gözlerini kırpıştırdıktan sonra araladığında, onu sere serpe yattığı yatakta Jeon Jeongguk'a ait oda karşıladı. Görüş açısında duvardaki devasa televizyon ve oyun konsolları vardı. Kaşlarını çattı. Yüzünü kollarının arasına aldığı yastığa gömdü.

Bunu yaparken yastığa sürtünen boynu boğuk bir inlemeyi ağzından kaçırmasına sebep olmuştu. Acıtmıştı. Yastığa doğru bıkkın bir soluk verdi. Kaçmanın bir yolu yoktu. Başını aşağı doğru çekip sadece alnını yastıkta bırakırken dirseklerinin üzerinde yükseldi. Çıplak teninin üstünde kayan çarşaflar yumuşacık hissettiriyorlardı.

sunflowers and kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin