İyi akşamlar👋🏻👋🏻
Geri döndüm😭😭😭
İyi okumalar dilerim~~~
....
Yeni günün göz alan ışıkları perdelerinin arasından sızmaya henüz başlamış, gökyüzü hâlâ tan halindeyken uzandığı yatağında ansızın doğrulmuştu genç omega. Nefes nefeseydi, hatta buna rağmen aldığı soluklar kendisine yeterli gelmekten uzaktı. Eli ondan habersiz boğazına doğru gider ve pijamasının açıkta bıraktığı tenini ovuşturmaya başlarken kesik kesik soluklar alıyordu.
Mavi irisleri ondan başkasının gürültü oluşturmadığı odasında aceleci tavırlarla gezindi. Tanıdık ama aynı zamanda da yabancı gelen mekan bir şekilde ayağa kalkmış tüylerini daha da diken etmişti o anda. Bakışları cama doğru çevrildiğinde çığırından çıkmış kalp atışları henüz bir düzene kavuşuyordu. Cama, dışarı baktı. Henüz göremediği ama doğduğunu bildiği güneşe doğru.
Sabahın erken bir saati olmalıydı. Orası kesindi. Daha tam anlamıyla yaz aydınlığına kavuşmuş denilemezdi gökyüzü. Kollarını kendisine sarıp avuçlarıyla tenini ovuşturdu. Yutkunurken bir kabusun en son ne zaman kendisini bu kadar etkisi altına aldığını sorguladı. Gerçekten de, ödünü kopartmıştı. Bu kadar korkması normal miydi? Yirmi bir yaşındaydı bugüne bugün o. Çocuk gibi kabuslardan korkmak aptal gibi hissettiriyordu.
Sahi, ne bu kadar korkutmuştu kendisini? İrisleri ayaklarını toplamasıyla kırışan pikede takılı kalırken sıkkın bir soluk verdi. Hatırlamıyordu. Zaten, rüyalarını bile uyanır uyanmaz unutan biri olan kendisi için bir kabusu hatırlamamak, beklenmedik bir şey değildi. Hem, hatırlamak istediğini de sanmıyordu dürüst olmak gerekirse. O zaman aynı korkuyu tekrar yaşaması gerekirdi.
Pikeyi bacaklarının üzerinden çekti. Rutini haline gelmiş uyanır uyanmaz Jeongguk'a mesaj atma işini saatin fazlasıyla erken olması sebebiyle ertelemeyi sorun etmezken yatağından kalktı. Önce lavaboya gitti. Sırtını ıslatan ter pijaması üstündeyken kururken kendisine gelmek için yüzünü yıkadı. Bu sırada hem durgun, hem de düşünceliydi. Bu kadar etkilenmesi saçma olabilirdi belki ama düşünmeden edemiyordu.
Ve her ne kadar kendisine hatırlamasına gerek olmadığını söylemiş olsa da içten içe ne gördüğünü hatırlamaya çalıştığını da biliyordu. Durduk yere tüyleri diken diken olup duruyordu ve bir türlü ayılamadığını hissediyordu. Sanki hala aynı kabusun içindeydi. Belki de bir döngüde hapsolmuştu.
Evin merdivenlerinden inerken bu düşüncelerle bir kez daha iç çekti. Soğuk bir bardak su içmekti niyeti. Belki o işe yarar diye ummuştu. Mutfağa girdiğinde gözü saate takıldı. Altıyı biraz geçiyordu. Gerçekten de daha çok erkendi. Özellikle de dün gece geç geldikleri göz önünde bulundurulduğunda. Buzdolabının kapağını açıp kendisine büyük bardakta soğuk su doldurdu ve oturup içmek yerine anlık bir kararla bardak elinde bahçeye çıkmayı tercih etti. Mutfağın bahçeye açılan kapısından dışarı çıkar çıkmaz temiz havanın esintisi yüzüne vurdu.
Sahiden, burası özellikle sabahları Seoul'den oldukça farklı oluyordu. Orada her saat bir yere yetişmeye çalışan insanlar, motor sesi kulak tırmalayan arabalar ve havaya sinmiş bir çeşit is kokusu eksik olmazdı. Buradaysa, farklıydı. Kuş cıvıltıları, temiz havanın esintisi ve gerek onların bahçelerinden gerek de öteki bahçelerden gelen çiçek kokuları.
Hoş. İlk düşünebildiği şey bu olmuştu. Büyük şehre kaçar gibi gittiği bu evin bahçesinde yıllar sonra huzurlu hissettiğinde inanamıyordu. Bardağı dudaklarına götürüp soğuk suyundan bir yudum alırken bahçedeki ağacın dallarından birinde öten kuşu izliyordu sessizce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunflowers and kisses
Hayran KurguTaehyung gurur kırıcı bir şekilde reddedildiği çıkma teklifinin ardından hazırlattığı ayçiçeği buketini yolda çarptığı rastgele birinin eline tutuşturduğunda, o günü çabucak unutmayı dilemişti. Buketi kabul etmek durumunda kalan Jeongguk ise elinde...