İyi akşamlar👋🏻👋🏻
Derslerim başlıyor, bölüm sıklığını artık kestiremiyorum maalesef😔
İyi okumalar dilerim~~
...
"Buldum." Kütüphanede dört döndükleri uzun bir saatin sonunda Jeongguk çoktan pes, Taehyung ise inat etmişken geniş alanda dağılan ses koltuklardan birinde oturan siyah saçlının başını kaldırmasına sebep olmuştu. O zamana kadar beta ile kitaplıkları gezerken dikkatini çeken bir kitabı inceleyen alfa kitabın kapağını bir tok sesiyle kapattı ve, "Öyle mi?" dedi kendisi bile inanamazken. Başladıkları noktadan epey uzakta duran karamel saçlıya başını çevirip baktı. Taehyung da aynı anda elinde tuttuğu kalın bir kitapla topuklarının üzerinde ona doğru dönmüştü.
Kitabın kapağı eski deridendi. Taehyung çekip çıkartırken eliyle tozları dağıtmak zorunda kalmıştı ama aradıklarının burada olacağına inanıyordu. Kitaplıktaki diğer kitaplarda genel olarak tıp ve şifalı otlarla alakalı şeyler yazıyordu. Bunun üzerinde de eski dilde olsa da hastalık kelimesini seçebilmişti. Adımları zeminde tok sesler çıkartırken alfaya doğru ilerlemeye başladı.
"Bence öyle. Hastalıklar diyor." Jeongguk kapağını kapattığı kitabı kenardaki sehpaya koydu. Yanına ulaşan betaya karşı bacaklarını biraz araladı. Taehyung böylece duraksamış, kitabı göğsüne bastırırken, "Neden öyle bakıyorsun?" demişti. Başını omzuna doğru eğerken. Jeongguk yalnızca sevimli denilebilecek bir gülümseme verdi ona. "Hiç." dedi sonra. Çenesiyle yanındaki koltuğu gösterdi.
Taehyung eğer oraya oturursa aynı anda kitabı incelemeleri çok da kolay olmayacaktı.
"Oturacak mısın?" Kahverengileri maviler tarafından örtülürken bir dizini büküp parmak ucuyla basmıştı zemine karamel saçlı. Düşünüyordu. Bu açık ve netti. Parmakları göğsündeki kitabın deri kapağında ritim tutuyordu.
İki dakika kadar süren bir sessizlikten sonra bakışlarını kendisine dikkatle bakan kırmızı gözlere kaldırdı. "Sana pek güvenemiyorum." diye mırıldandı. Alfa dudaklarını birbirine bastırdı ne demek istediğini anında anlarken. Elini ona doğru uzattı. Biraz alınmış gözükürken konuştu. "Dün geceden sonra mı, Taehyung? O kadar acımasız biri miyim ben?" Kaşlarını çattı genç olan. Ayak ucunu iki kere usulca yere vurdu.
Düz düşünüldüğünde, bu telkinin onu rahatlatması ve endişelerini gidermesi gerekirdi, değil mi? Öyleyse kendisi neden hiç rahatlamış gibi hissetmiyordu? Sanki şimdi siyah saçlının kucağındaki yerini alırsa bu kütüphaneden dağılmadan çıkamayacaktı. Zaten bir saat önce bütün dürüstlüğüyle ve karanlığıyla kendisine söyledikleri yüzünden bir tuhaf hissediyordu.
Ah... Tuhaf hissediyordu. Hisseden oydu. Mırıldandı. "Düzeltiyorum." Alfa kendisine merakla baktığında kırmızı gözlere dürüstlüğünden doğan bir berraklıkla bezeli mavi irisleriyle baktı. "Kendime güvenmiyorum."
Alfanın kırmızı gözleri koyulaştı. Ona uzattığı eli dizine inip eşofmanını avucunda toplayıp bırakmış, geniş göğsünü şişirecek bir soluk almıştı. Silik leylak kokusunu alması hiç de zor olmadı. Ve Taehyung böylece az önceki sözlerinde ne kadar haklı olduğunu görmüştü. Jeongguk sorun değildi. Jeongguk o dur derse zaten dururdu ama kendisi... İşte o tam anlamıyla bir muammaydı. Şimdi bile kasıklarının karıncalandığını hissediyordu.
Aralarındaki elektrikle gerilen odada bir an sonra siyah saçlının tok sesli gülüşü dağıldı. Jeongguk başını tekrardan kendisine çevirirken, "Pekala." dedi. Boş tekli koltuğu gösterdi. "Otur bakalım." Taehyung başını belli belirsiz salladı. Yutkunurken koltuğa ilerlemiş, oturup kitabı da iki koltuk arasında kalan sehpaya koymuştu. Oturduğu yerde dizlerini toplayıp daha rahat bir pozisyon alırken sehpaya doğru döndü ve deri kapaklı kitabın kapağını açtı. Jeongguk da bacak bacak üstüne atarken ona doğru dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunflowers and kisses
أدب الهواةTaehyung gurur kırıcı bir şekilde reddedildiği çıkma teklifinin ardından hazırlattığı ayçiçeği buketini yolda çarptığı rastgele birinin eline tutuşturduğunda, o günü çabucak unutmayı dilemişti. Buketi kabul etmek durumunda kalan Jeongguk ise elinde...