İyi akşamlar👋🏻👋🏻
Bir süreliğine son bölümümüz dersleri biraz boşladım onlara yetişmem lazım😔
Aşırı heyecanlanırsam daladabilirim mevzuya ama xkmdxlmdlx
İyi okumalar dilerim~~~
..
"Jeongguk! Sence olmuş mu?" Taehyung giyinme odasındaki boy aynasının önünde kendisine bakmayı bırakıp arkasını dönerken söylediğinde üzerinde krem rengi bir gömlek ve sütlü kahverengi kumaş bir pantolon vardı. Kıvırcık tutamlarıyla şaşırtıcı bir şekilde iyi uyum sağlamış deniz kabuklarından oluşan aksesuar Chayeong'un en son birlikte gittikleri takıcıda kendisine hediye aldığı bir şeydi. Taehyung ne zamandır denemek istediğini söylüyordu ama şimdi denediğinde nasıl gözüktüğü konusunda ikileme düşmüştü.
Bu yüzden, onunla aynı anda kendi üstünü giyinmeyi tamamlamış, siyah gömlek ve onun gömleğine uyumlu krem rengi kumaş bir pantolon giymiş siyah saçlının onu bu karmaşadan çıkarmasını ummuştu. Jeongguk ona seslenen omegayla pantolonun beline taktığı kemeri çabucak son bir kez düzeltti ve başını kaldırdı. Saçlarına çoktan şekil vermişti ve hazırdı. Taehyung gibi.
Karamel saçlıyı baştan aşağı süzdü. Taehyung kulaklarının kızarmaya başladığını hissederken çıkışmadan edemedi. "Bir şey söylesene." Kırmızı irisler gözlerine tutundu. Alfa kendisine doğru birkaç büyük adım atarken omega heyecanla nefesini tuttu. Elleri beline uzandığında da kollarını kaldırıp ona izin vermiş, birkaç gümüş yüzükle sarılan parmaklarını siyah saçlının göğsüne yaslamıştı. Parıldayan gözleri ondan duyacağı tek bir övgünün geleceği anı kolluyordu.
Jeongguk ise ona sonsuzluğa değin övgüler dizebilecekmiş gibi hissediyordu. Dudaklarını omeganın gözünün hemen altına bastırdı. Leylak kokusunu içine çekerken, "Çok güzelsin." dedi sayıklar gibi. Taehyung gözlerini kapattı. Öpüşler yanağına kayar ve Jeongguk her buseden sonra onu överken kalp atışları hızlandı. "Cennette gibi hissettiriyorsun Taehyung. Kollarımın arasına nasıl oldu da düştün?"
Dudakları usulca kıvrıldı omeganın. Bakışlarını kaçırırken gülmek istedi. Jeongguk onu kulağının altından, çene hattının başlangıcından öptü. "Eşim bir melek. Dünyanın en şanslı adamıyım." Bu sefer kıkırtısına engel olamazken alfanın omzunun üstünden giyinme odasındaki saate bakmış, "Saat beş olmuş." demişti sessizce. Konuyu değiştirmek ister gibi. Jeongguk umursamadı. Boynunda soluklanırken, "Çok güzel kokuyorsun. Tanrım, Taehyung..." diye fısıldadı. Taehyung bundan sonra ne geleceğini adı gibi biliyordu.
"Gitmesek mi?" Göz devirdi. Elini hafifçe ona sokulan bedenin göğsüne vurdu. "Gitmemiz gerekiyor. Baban öyle dedi, unuttun mu?" Jeongguk huysuz mızıldanmalarla çenesini omeganın omzuna yasladı. Evet, bu sabah Taehyung'un kazara Jae-ha ile tanışması sağ olsun, bütün aile Taehyung'un malikanede olduğunu öğrenmişti saatler içinde. Babası da eşiyle tanışmak için gerici aile yemeğinin iyi bir fikir olduğunu düşünmüştü. "Boş ver sen onu." Jeongguk çocuk misali söylendi. "Gitmeyelim. Kaçalım buradan. Ben sana daha güzel bir orman bulurum dönüşecek."
Güldü Taehyung. Ellerini alfanın göğsüne yaslayıp onu ittirir ve kendisinden uzaklaştırırken, "Hayır." dedi. İşaret parmağıyla ona tembihledi. "Daha ailenle tanışmadan aramızı bozamazsın." Alfa kısaca homurdansa da en sonunda saate bir bakış atıp sıkkın bir soluk verdi. "İyi madem." Elini bir adım ötedeki omegasına uzattı. "Gidelim o zaman." Taehyung başını çevirip son bir kez aynadan kendisini ve saçlarını kontrol etti, düzgün olduğuna kanaat getirdiğinde ona uzatılan eli tuttu. Parmaklarını iç içe geçirdi. Jeongguk elini kendisine çekip üstüne bir buse kondurduğunda yanakları pembeleşirken kıkırdamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunflowers and kisses
FanfictionTaehyung gurur kırıcı bir şekilde reddedildiği çıkma teklifinin ardından hazırlattığı ayçiçeği buketini yolda çarptığı rastgele birinin eline tutuşturduğunda, o günü çabucak unutmayı dilemişti. Buketi kabul etmek durumunda kalan Jeongguk ise elinde...