ZEHR-İ GÖĞÜ KUŞATAN HAYAT
I.
Anlaşılması güç bir yalnızlıkta, yaşıyorum.
Boşluğa yazılan sözlerden ibaretmiş gibi geliyor, yaşamım.
Yaşadığım her gün, zamandan yirmidört saat çalıp
Gün yakıyor yağmurunda.
Sıkışmış kelimeleri özgür bırakıyorum yalnızca,
Kimse görmüyor.
Akıp giden gece ve gündüzlerin ortasında,
Aynı garip hislerin, farklı ifadesindeyim.
Kimseye dokunmuyor güneşim,
Biliyorum kimseyi ısıtmıyor da.
Seni ısıtmaya da yetmemeşti. Biliyorum,
Biliyorum ki yanımdan geçerken sadece o kızı görürdü gözlerin.
Dilinde aynı ezgi, hiç bıkmadan dillendirdiğin.
Bense yüzlerce kelime ve nota barındırıyordum içimde, seni sevmiştim...
Bir daha sevmeye yeltenemeyecek kadar, beni kıracağından habersizdim.
II.
Yeni bir kelime daha doğdu, benliğimde.
Zaman geçti üzerimden, aşkı savurdu götürdü.
Yalnızca yaşam denilen bir koşuşturmacayı bıraktı ardında.
Ben yürümekle yetindim, bu ağır geçen anlardan doğdu yalnızlık notaları.
Sen yoksun orada, ben bile çıkıp gidiyorum şarkının ortasında haykıran kalabalıktan.
III.
Ruhumun üzeri kırağı kaplı, kendimin sabahındayım.
Güneş yine doğdu, tam vaktinde fakat yine de hala soğuk.
Isıtmıyor beni zaman sadece buz tutuyor ellerim,
tellerine dokundukça aşk denen zehrin.
Yalnızca kendini ateşe veren notaların perdesinde
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARMAKON GECELERİ KİN KUŞU
PoetryX. Çaldım sonra kapını, utanmazdım ve aşık. Saçlarım dedim, al kes onları dedim. Madem kırdın, sen toparla dedim. Yorgundun. Karşında ben varım ey aşk dedim! Sen sustun. Konuşma sırası mıydı bana düşen yoksa, Kin kuşunun içimde ötüp beni sensi...