3. Bölüm: Sıradan Mutluluklar ve Odak Noktası

36 12 71
                                    

🎶 Melancholy Man - The Moody Blues 🎶

İyi okumalar.

Mırıldandığım melodinin başıma gelen şeylerin beni sürüklediği yokuşa ne kadar uygun olduğunu hep düşünür dururum. İlk defa küçükken izlediğimi hatırladığım bir filme ait bir melodi. Daha doğrusu korkup kapattığım film. Liseye başladıktan sonra sanıyorum, beni bu kadar korkutan neymiş diye meraklanıp bu sefer bitirmiştim. Filmdeki küçük kız asıl dünyanın karanlığından kaçmak için hayallerine sığınır, o hayallerde annesinin ona mırıldandığı bu ninniyi söylerdi. Yıllar sonra ilk kez duyduğumda sanki aklımın derinlerine çapasını atmış gibi bir daha da hiç gitmedi. Sinir bozan türde değil, hatta bazen beni sanki o küçük kızmışım gibi rahatlatıp bulunduğum bu odanın kilometrelerce uzağındaymışım gibi hissettiren bir sakinliği var.

Son dönemde dikkat dağınıklığım artmış gibi hissediyordum. Son yarım saattir kanepede uzanmış, odaklanmaya çalıştığım kitaptan bu sefer de mırıldandığım bu müzik yüzünden kopmuştum. Acaba kaç dakikadır yüzük parmağımla kenarını tekrar tekrar kaldırıp bıraktığım yarısı dolu bu sayfaya bakıyordum. Eğer bir gün güneşi tekrardan gökyüzünde görürsem dakikalara önceden göstermediğim değeri göstermek istiyordum. Ertelediğim, zamanı savurganca kullandığımı hissettiğim her anı en azından kıymetinin farkında olarak geçirmeyi...

Dikkat dağınıklığımın arttığının farkındaydım ama bununla beraber içimi huzursuz eden bir şey de vardı. İki hatta üç haftadan daha uzun süre geçtiğime emindim. Her gün aynı miktarda tükettiğim erzağım neredeyse bitmişti ama hala ortalarda yoktu. Nerede olabilirdi? Başına bir şey gelmemiş olduğunu umuyordum.

Ona bir şey olursa ben ne yapardım? Burada beni kimsenin bulabileceğini düşünmüyordum. Ne bir pencere vardı ne de herhangi bir ses. Yerin biraz altında, belki de onun bodrum katındaydım. Bir keresinde içeriye masa taşıması gerekmiş ve bunun için önce kapıyı açmış sonra da basamak çıktığını düşündüğüm birkaç ses duymuştum. En fazla beş adımda masayı alıp içeri geri girmişti. O kapıdan girerken kapının yakınlarında olmamayı bana öğretmişti. Bu avantajı kullanmaya çalıştığımda. Bir keresinde çıplak ellerimden başka bir şey yoktu, burada daha ilk günlerimdi. Odanın diğer ucuna fırlatılmıştım.

Bir diğerinde ise bana almasını istediğim siparişleri vermeye başladığım dönemdeydi. Saat istemiştim ve bana bir duvar saati almıştı. Diğer özelliklerinin yanı sıra pek zeki olmadığını düşündüğümü hatırlıyorum. Pek tabii kol saati de alabilirdi. Ona karşı kullanamayacağım bir şey. Şansımı hazır elime en azından doğru düzgün bir ağırlığı olan bir başka şey geçmişken kullanmak istemiştim. Bu sefer istediğim gibi vurabilmiştim de. Sadece ben anahtarlığını ondan alana ve doğru anahtarı bulana kadar kendine gelmesiyle sonuçlanmıştı. Ondan saati isterken söylediğim sözlere atıfta bulunmuş, "Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını söylemiştin değil mi aptal orospu, bakalım şimdi anlayacak mısın?" demiş ve ardından henüz sağlam olan duvar saatini kafamda parçalamış ve beni günlerce su borusuna bağlı bırakmıştı. Keşke kol saati alsaydı diye düşünmüştüm. Oysaki zamanla anlamıştım ki amacı zaten beni test etmekti. O zamandan sonra, yine önceki gibi, o uyurken kolundaki saatten bakarak günün hangi diliminde olduğumuzu öğrenmeye devam etmiştim.

Tavandan gelen herhangi bir ses yoktu. Ya da odadan çıkıp kapıyı kapattığında duyabildiğim herhangi bir şey. Yalıtım yaptırmış olabilirdi. Kapı da çeliktendi ama bu duyamayacağımı gösterir miydi bilmiyordum. Yeterince bilgim olmayan bir başka şey daha. Yine de bazen burada fareler, karıncalar görürdüm. Yerin en fazla üç ya da dört metre altındayımdır diye düşünüyordum. Farelerden birini kovaladığımda mutfak dolabının arkasına girdiğini görmüştüm. Dolabı çekmeye çalıştığımda duvara montelenmiş olduğunu fark ettim. Aldığı onlarca önlemden birisiydi.

PİNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin