🎶Silhouettes of You - Isaac Gracie🎶
İyi Okumalar.
Onun otoparktan çıkmasıyla beraber kollarımı etrafıma sarma ihtiyacı duyarak bir süre loş ışık altındaki arabaları izledim sessizce. Bastırdığımı sandığım korku şimdi tekrar bir silüete bürünmüş araçların arkasından beni ve hareketlerimi izliyormuş da kaçabileceğimi sandığım ilk an tekrar boğazıma sarılacakmış gibi hissettiriyordu. Peşimdeydi. Tahmin ettiğim gibi benimle işi bitmemişti ve fısıltısı kulağımı uyuşturacak kadar netti şimdi bir kez daha.
Benden daha ne istiyordu? Yaşadığım hayata duyduğum büyük nefret yine onun yüzünden bir yumru olup boğazıma oturmuştu. Gözlerim doluyor, izlediğim arabanın görüntüsü bulanıklaşıyordu. Floresana doğru kaldırdım gözlerimi. Artık ağlamaktan o kadar yorulmuş ve tiksinmiştim ki. Topladığımı sandığım bütün güç yanaklarıma dökülüp gidiyor gibi hissettiriyordu. Tadını aldığım hafif kan, alt dudağımı dişlediğimi fark etmemi sağladı. Bunu yapmayı bırakarak avuçlarımı gözlerime bastırdım. Uzun süredir tuttuğum nefesimin ağzımdan bir hıçkırık olup kaçmasına engel olamadım o an. Bu ses nefretimin merkezini kendimden alıp ait olduğu yere yönlendirdi tekrar.
Sonra bir şey oldu, tık sesine benzeyen bir şey. Fısıltıyı bastıran başka şeyler geldi aklıma. İzlediğim filmin son sözleri. Sanki kılıçlarını kuşanmaya hazır bir savaşçı gibi yerinden kalkıp adım seslerini duyurdu bana. Bu adım sesleri fısıltıyı bastırdı. Korku, onu bastırdığım ve ait olduğu yere geri dönerek çekti gözlerini üzerimden. Göz yaşlarım yanaklarıma düşmedi. Silüet şimdi daha uzaktaydı ama gözlerini üzerimde hissetmeye devam ettim.
Otoparkın köşesinden dönen kişiyle gözlerimi kaldırdım. Leyla geliyordu. Neyin bu kadar uzun sürdüğünü sorguladım. Beni arabada değil de dışında görünce kaşları çatıldı. Hızlandırdığı adımlarıyla yanıma gelirken yüzümde gördüğü bir şeyden dolayı sanırım kaşları çatılmış, gözleri sorgular bir havaya bürünmüştü. Yanıma ulaşarak elini tekrar birbirlerine doladığım kollarıma koydu.
"Neden buradasın? Uyumuşsundur diyordum şimdiye."
Omzumu silkerek devam etmesini bekledim. Halimde bir şey olduğunu daha da iyi anlamıştı bu hareketimle. Gözlerim hafiften kızarmış olmalıydı ama zayıf ışık bunu anlamasına engel oldu.
"Geçenlerde çıktığımız başarısız olan operasyonla ilgili yeni detaylardan bahsetmeleri gerekti. Hüseyin amir de Gökay komiseri darlıyor bir an önce çözüme kavuşturmamız için. O yüzden uzun sürdü. Kusura bakma bitanem."
Başımı iki yana salladım önemli olanın bu olmadığını göstermek adına. Bir eli kolumda kalmaya devam ederken diğeri yanağıma uzandı.
"Neyin var senin? Yekta mevzusu yüzünden mi bu bakışlar?"
Gözlerinin içine bakarken korkuyu artık hissetmesem de üzgündüm. Kendimi insanların ilgilenmesi gereken bir çocuk gibi hissediyordum her düştüğüm boşlukta. En değer verdiğim insanların düzenleri benim yüzümden bozulmuştu, bunu sorun etmediklerini ve yaşadıklarım anormal şeyler olduğu için belki de üzerine düşünmediklerini anlayabiliyordum. Hissetmedikleri bir yük gibiydim.
Leyla'ya onun peşimde olduğunu anlatacaktım tabii ki ama bu onu yine büyük bir uğraşın içine sürükleyecekti. İyice paranoya yapacak, böyle yoğun bir döneminde işine kendini veremeyecekti belki de. O komiser yardımcısıydı, benden daha önemli sorumlulukları vardı ama canavarın beni aradığını öğrendiği anda sanki zaten değilmiş gibi benim derdime düşecekti. En azından şu bahsettiği operasyon sonuçlanana kadar bir şey söylememeyi düşündüm o an. Leyla'yı da uzaklaştırıyor olmak daha da kötü ve yalnız hissettirdi beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİNHAN
Mystère / ThrillerSaye Erarslan, 16 yaşında okuldan evine döndüğü bir akşam üstü hayatının yönünü değiştirecek bir adamla karşılaşmıştı. Yardım eli uzattığı bu yaşlı adam, aslında kabusun ete kemiğe bürünmüş haliydi. O gün, dünyasından koparılarak altı uzun yıl boyun...