6. Bölüm: İstenmeyen Kefaret ve Boğazdaki Düğüm

7 1 3
                                    

🎶Sillhoutte - Aquilo🎶

İyi okumalar.


İnsanların hayatlarındaki yeni düzenlere adapte olabilme hızlarını konu alan bir film izlediğimi hatırlıyorum bütün bunlar başıma gelmeden önce. Toplumun belirli bir kesimini ele alan film, ellerinden yavaş yavaş alınan küçük özgürlüklere karşı bu kişilerin yine küçük isyanlar sonrası sürü psikolojisinin de etkisiyle boyun eğdiklerini gösteriyordu. Sonrasında boyun eğdiklerinin farkında bile olmadan onlara reva görülmüş yeni normalin içinde sesleriyle birlikte benliklerini de kaybediyorlardı.

Benliğimi tekrar kazanmış mıydım yoksa ortada söz konusu olacak bir benlik kalmış mıydı, düşündüğüm şey buydu. Ayak uydurduğum sürece belki de iyi olabilirdim, filmdeki insanlardan farkım yeni normalim olması gerekendi. Neden o insanlar gibi isyan etmek istiyordum o zaman? Neden en küçük bir insan etkileşiminde ellerimdeki gücün çekildiğini, göz teması kurmak zorunda kaldığım an gözbebeklerimin titremeye başladığını veya en korkuncu o odaya dönüp mavi döşemeleri olan o koltuğa sinmek istediğimi hissediyordum? Bu bir süreçti ve ben bunun farkındaydım, yine de alışacağım yeni normal ya buysa diye korkarken buluyordum kendimi.

Herkese karşı değildi bu korkaklığım. Görüştüğüm doktorlar ve ifademi tamamlamak için gelen memurlarla birebir iletişimde kalmam gerektiğinde cümleleri toparlayabilmek çok zordu. Onlardan çekinmiş hatta sürekli farklı bir niyet sorgularken bulmuştum kendimi en küçük hareketlerinde. Oysaki bana yardımcı olmaya çalışan insanlardı. Onlara kendi içimde bile olsa bu muameleyi gösteriyor olmak kendimi daha da kötü hissettiriyordu.

Görüştüğüm kadın doğum uzmanı yapılan hormon, kan testleri ve çekilen ultrasonda korktukları gibi bir şeyle karşılaşmadıklarını, herhangi bir cinsel hastalık ya da rahim ve genital bölgede anomali taşımadığımı söylemişti. Rızam doğrultusunda kontraseptif yöntemlere başvurulacağını bu yüzden de doğum kontrol hapı kullanmam gerektiğini söyleyip ilaç yazmıştı. Ona beş sene kadar önce normalde sorunsuz olan regl düzenimin bozulduğunu ve sonrasında yoğun bir kanama geçirdiğimi anlatmıştım. Bana bunun rahim duvarlarının zedelenmesi, enfeksiyon, yetersiz beslenme ve stres gibi sebepleri de olabileceğinden bahsederken, pelvik muayenede geçmiş bir gebeliğe dair bir şeye rastlamadığını söylemişti. Yine de iki aydan önce sona eren gebeliklerde rahimde herhangi bir değişim ya da bir zaman sonra ize rastlanmayabileceği için kesin konuşulamayacağını da eklemişti. Bunu eklememesini tercih ederdim.

Psikiyatrla ilk görüşmem beklediğim gibi gergin geçmişti. Pelin Hanım gerçekten iyi bir doktordu ve durmamız gereken ya da rahatsız hissetmediğim yerlerde çok anlayışlıydı. Bütün bir süreci anlatamamıştım tabii ki, şu an nasıl hissettiğim üzerinde daha çok durmuştu. İnsanlara karşı çeşitli tutumlarımdan bahsettiğimde fazlaca not almış olması avuç içlerimi terletmişti. Ne düşündüğünü sorduğumda ise henüz bir şey söylemek için erken olsa da uyku durumu ve davranışlarımda şu an için alarm veren bir şey gözlemlemediğini, travma sonrası stres ve uyum bozukluğu üzerinde duracağını aktarmıştı. Sakarya'ya dönmeden önce bir kez daha görüşmek istediğini söylemiş, gerekli gördüğü çeşitli tedavilere sonrasında başlamaktan ve raporu da ona göre hazırlayacağından bahsetmişti.

Ailemin yanındayken ise kendimi düne göre daha iyi hissediyordum. Annemin gözlerine bakmakta sorun yaşamıyor, babamla konuşurken boğazımı temizlemek zorunda hissetmiyordum. Ablamlayken ise henüz adını koyamadığım bir gerginlik taşıyordum. Bu diğerleriyle olan türden değildi de daha kişisel hissettiriyordu. Beni ilk gördüğündeki anlam veremediğim sorgulayan bakışlarla bir ilgisi vardı belki de. Bir bakış birinin sizden vazgeçtiğini düşünmek için yeterli değildi. Ayrıca öyle olmuşsa da haksız yapmazdı bu onu. Kimseyi hayatına devam etmek istediği için suçlayamazdınız. Boğazımı temizledim.

Leyla düştü aklıma. Gülümsetti düşüncesi. Dün öğlene doğru ulaşmıştı hastaneye.

Merdivende yaptığı keskin dönüş aşağı inen yaşlı bir kadına çarpmasına, kadının dengesini onu omuzlarından tutarak tekrar sağlamasına sebep olmuştu Leyla'nın. Hızlıca kadının elini avuçlarına alırken gözlerinde de aynı samimiyetle özür diledi. Kadının ona gülümsemek için dudaklarını kıpırdattığını görünce bunun için bekleyemeyip hızlıca başını salladı ve merdivenleri ikişer ikişer çıkmaya devam etti. Ağzına takılan sarı saç tutamını geriye atarken ulaşmak istediği kata gelmişti. Koridorda ilerlerken gözleri oda numaralarını tarıyordu bir yandan. Aradığı kapının önüne geldiğinde yumruklarını sıkıp açarak zaman tanıdı kendine önce. Birkaç saniye sonunda sinirlenerek bir küfür savurdu içinden. Ardından, 'Aptal mısın?' diyerek yıllardır kendisini gaza getiren o yegane soruyu sordu kendine ve kapıyı açıp hızlıca içeri attı kendini. Yoo, değildi.

Kapı sesiyle içerideki iki çift göz de ona dönmüştü, önce Yeliz teyzesi sonra da yatağın üstündeki beden girdi görüş açısına. İki arkadaşın da gözleri tutundu birbirine. Saye, hatırladığından da daha güzel olan en yakın arkadaşını inceledi hızlıca. Yüzü oturmuştu, kemikleri daha belirgin, saçları eskiye nazaran uzundu ve beline geliyordu. Bakışlarının yaşından daha büyük olduğunu fark etmişti Saye. Leyla ise karşısındaki kadına bakarken yıllardır duyduğu utancın içinde daha da battığını ve bir an nefesinin kesildiğini hissetti. Yutkunarak yaklaştı Saye'ye. Saye, sarılacaklarını sanarak kollarını açmak için davrandı ama Leyla bir anda onun yatağın kenarında duran elini elleri arasına alıp Yeliz'in gözyaşlarının akmaya başlamasını sağlayan o hareketi yaptı.

Saye'nin elini elleri arasında tutup yere, iki dizinin üstüne çöktü. Gözlerini gözlerine kaldırabilecek gücü bulamadığından alnını yataktaki ellerine yasladı ikisinin. Yaşlar yanağından süzülürken mırıldandı güçsüzce.

"Seninle gelmedim."

Neyi kast ettiğini anlayamadığı için başta duraksadı Saye. Yeliz ise bekliyordu bunu. Leyla'nın yıllar boyunca yanlarında olmaya çalışmasının en büyük nedenlerinden birinin de bu olduğunun farkındaydı. Suçluluğu görüyordu gözlerindeki ve buna gerek olmadığını hissettirmek için elinden geleni yapmıştı Yeliz. Güzel kızım diyerek sevmiş, bütün başarılarında yanında olmaya çalışmıştı. Leyla hiç bahsetmezdi ona içinden çıkamadığı çukurdan. Kimseye bahsetmemişti. Mahcubiyet içinde gözlerine bakardı sadece. Yeliz, dile getirmesine gerek kalmadan onlarca özür cümlesi seçerdi o bakışlardan. O da Leyla'ya bakar, karşısında kızının yadigarı bir melekten başka bir şey görmediğini hissettirmeye uğraşırdı.

PİNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin