16 yaşımdan beri Seulde tek başıma yaşıyordum ve başımı belaya hiç sokmamıştım. Hiçbir büyücü üstümdeki gizleme büyüsünü şimdiye kadar fark etmemişti. Huang Renjun dışında. Kendimden başka Seulde tanıştığım ilk kurt da Renjun'in sürüsünde olduğu Mark Lee'ydi zaten.
Seul büyücüler tarafından yönetildiği için burada pek kurt yaşamıyordu. İzinsiz girerseniz de büyücüler bir şekilde bunu fark eder sizi yakalardı. Kaçaklara uygun bir şehir değildi. Burada yaşamak için izin almanız gerekiyordu ve bunun için de geçerli bir sebebe ihtiyacınız vardı. Geçerli bir sebebiniz yoksa baş büyücü Kun şehir sınırlarından içeri adım atmanıza bile izin vermiyordu. Bu şehrin kuralları sertti ancak huzuru da böyle sağlayabiliyorlardı.
Ben de burada yaşamak için Kun'dan izin alırken başıma bela almayacağıma dair söz vermiştim. Gerçekten de almamıştım. Ancak işler son 3 gündür pek istediğim gibi gitmiyordu. Renjun bana kafayı takmış gibiydi. Beni ne zaman Jisung'un yanında görse dibimizde bitiyor, yalnızken denk gelirsem de öldürecek gibi bakıyordu. Bende onun gerilmesine sebep olan bir şey vardı ve bunun hangi özelliğim olduğunu kestiremiyordum. Muhtemelen o da bilmiyordu ve bu yüzden bana daha da fazla takmıştı.
Şimdi de yemekhanede aynı masada Jisung, ben ve Renjun oturuyorduk. Jisungla aramızda gerginlik olmadan her şeyi çözmüştük. Başta Mark ve diğerleriyle yakınlaşabilmek için onunla arkadaşlık ettiğimi düşündüğünü söylemişti. Arkadaşlığımızın sahte olması onu korkutmuştu ama ortada öyle bir şey yoktu. O güne kadar Mark'ı ve Renjun'i hayatımda hiç görmemiştim. Jisung'a da bunu anlatmıştım ve problemimiz çözülmüştü.
Yine de hâlâ aklımda Jisungla ilgili soru işaretleri vardı. O anlatmadığı için sormamıştım ama abisi Mark'ın aurası bu kadar güçlüyken Jisung'un normal bir insandan farksız hissettirmesi garipti. Eğer azıcık bile farklılık hissetsem Jisung'a en başından yaklaşmazdım. Başına benim yüzümden bir şey gelirse kendimi asla affedemezdim çünkü.
"Bugün Jeno dönecekmiş" dedi Renjun telefonuna bakarken.
"Sonunda. Çok özlemiştim hiç dönmeyecek sanmıştım."
"Siyaset işlerine karışmasaydı onu özlemek zorunda kalmazdık." Renjun homurdandığında istemsizce kaşlarım kalktı. Jeno dedikleri kişiyi ikisi de seviyor olmalıydı. Renjun'den ilk kez böylesine farklı, sitemkâr bir tepki görüyordum çünkü.
"Jaemin hyung bugün yanıma gelip Jeno hyungu sordu. Başına bir şey geldiyse benden saklamayın dedi. İyi, bir şeyi yok deyip gönderdim." Renjun bu sefer de göz devirdi.
"Bıkmadı Jeno'nun peşinde koşmaktan. Bu kadar istikrarlı olsam muhtemelen baş büyücü falan olabilirdim."
"Bahsettiğimiz Jaemin, Na Jaemin mi?" Diyerek konuya dahil oldum. Jisung başını aşağı yukarı sallayıp önündeki tavuğun son parçasını ağzına attı.
"Sizi birkaç kez konuşurken görmüştüm. Tanışıyor musunuz?"
"Onun ailesi ev sahibim. Aynı sitede oturuyoruz yani. Arkadaş sayılırız sanırım." Bu yıla kadar pek konuşmuşluğumuz yoktu ama bazen markette denk geliyorduk. Jaemin konuşkan biri olduğu için de ister istemez diyaloğa giriyorduk. Bu yıl da ben üniversiteye başlayınca daha sık denk gelmeye başlamıştık. Bazı sabahlar arabasıyla beni de bırakmayı teklif ediyor ben de böyle bir fırsat bulmuşken reddedemiyordum.
"Jaemin herkesin arkadaşı sayılıyor zaten merak etme." Renjun'un abartılı tepkisiyle hepimiz gülmeye başladık. Gergin olmadığı zamanlarda katlanılabilir birine dönüşüyordu.
"Biraz fazla dışadönüktür." dedim. Ben de dışadönük bir insan sayılırdım ama Jaemin'in yanında ben bile fazla içedönük kalıyordum. İnsanlarla iletişim kurmayı severdi. Yeni insanlar tanıyabileceği her tür etkinlikte yer alırdı ve buna rağmen derslerine de yetişebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unknown • mh
Fanfiction"Ben varım Donghyuck. Yetmez mi?" markhyuck werewolf au •slow update