1.2

46 12 83
                                    

Kendimi nasıl henüz güneş bile doğmadan Mark'ın arabasının ön koltuğunda yönetim binasına giderken bulmuştum bilmiyordum.

Eve ne zaman geldiğini bile duymadığım Chenle tarafından uyandırılmıştık. Salondaki koltukta noel ağacının ışıkları altında huzurla uyuyorduk ve Mark'ın kolu hâlâ belimdeydi.

Normal bir şekilde uyanmış olsak utanıp bir süre Mark'ın yüzüne bakamazdım ama Chenle o kadar endişeli görünüyordu ki Mark da ben de korkuyla fırlamıştık yerimizden.

Sonrasıysa çok hızlı gelişmişti. Uyuyan Jisung'un yanında Chenle'nın istemesi üzerine Renjun'i bırakmış hemen Mark'ın arabasına koşmuştuk. Şimdiyse Mark kırmızı ışıkları umursamadan arabayı sürerken yüzü kireç gibi olan Chenle ve ben sessizce oturuyorduk.

Bu anın geleceğini biliyordum. Jongin'i uzun süre tutamazlardı. Her türlü kaçmanın bir yolunu bulacaktı. Zaten gitmiş olması Seul için de daha iyiydi.

Ama farklı bir şey daha vardı. Chenle Mark'la bu konuyu fısırdaşarak konuşmuş bana belli etmemişlerdi. Benlik bir şeymiş gibi değildi ama. Başka bir şeyler dönüyordu ve eninde sonunda öğreneceğime emindim.

Arka koktukta ağlayacak gibi duran Chenle'ya bir bakış atıp Mark'a döndüm. Dudaklarını ısırıp bana baktı o da. Sonra tekrar yola döndü. O da çok gergindi. Dün geceki mutluluğundan eser yoktu.

Mark yönetim binasının önüne arabayı park ettiği gibi hızlıca inmiş kocaman binanın merdivenlerini tırmanmıştık hiç konuşmadan. İçeri girdiğimizde de Mark koluma uzanmış beni durdurmuştu. Chenle'ya gözleriyle alt katı gösterip o merdivenlere ulaşınca tekrar bana dönmüştü.

"Nasıl hissediyorsun?" Aralarında en sakin görünen kişi olmama rağmen bunu sormuş olması beni gülümsetmişti.

"Jongin'i pek de uzun tutamayacaklarını biliyordum zaten. Pek şaşırmadım. İyiyim yani."

"Bugün..." deyip durdu bir süre. "Hatta dün gece muhtemelen son normal anımızdı. Bundan sonra her şey çok karışacak."

"Dört yıldır hayatım fazlasıyla karışık zaten." Omuz silktim sonra. "Bugünün geleceğini biliyordum hem."

"Kun'la alt kattaki toplantı salonunda olacağız. Bizimle ayrıca konuşmak istemiş. Xiaojun da üst katta odasında seni bekliyormuş. Konuşmamız bittiğinde haber vereceğim sana. Yanımıza gelirsin olur mu?" Başımı sallayarak onayladım onu.

"Neden toplantı salonunda konuşuyorsunuz?" diye sordum kendimi tutamayarak. Alt kattaki salon çok nadir anlarda tercih ediliyordu çünkü bina girişi ve alt kat dışında diğer yerlere büyücüler ve kurtlar dışındaki ırklar giremiyordu. Mesela vampirler üst katlara çıkamazdı.

İç çekti Mark. Söylese mi söylemese mi kararsız kalmış gibiydi ama en sonunda söylemeye karar vermiş olacak ki elleri ellerime uzandı. Benimse bu tavrı yüzünden kaşlarım çatılmıştı.

"Chenle üst katlara çıkamıyor."

"Ne demek Chenle üst katlara çıkamıyor?" Ben endişeyle Mark'a bakarken o yüzüm dışında her yerde gezdiriyordu gözlerini. Onun bu kaçışı da aklıma doğru olmasını hiç istemediğim bir şeyi getiriyordu.

"Mark bir şey söyler misin? Kara büyü mü yaptı?" Olabildiğince sessiz sorduğum soruyla Mark başını aşağı yukarı salladı.

Jongin'in kaçışını duyduğumda atmayan rengimin şu an attığına çok emindim. Kara büyü Jongin'in bile bulaşmayacağına emin olduğum bir şeydi. Yapılması çok zordu. Yaparken ölebilirdiniz bile.

Yaptıktan sonrası ise büyücü için bir sondu. Eğer yaşarlarsa büyücü taşları simsiyah olurdu. Kalpleri bile kararır derlerdi. Üç yaşındaki bir çocuğun yapabildiği büyüleri yapmak bile onlar için zor olabilirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

unknown • mhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin