0.9

85 12 150
                                    

Mark ve sürüsüyle tanıştığımda çok şanslı bir günümde olduğumu düşünmüştüm. Hava bugünün aksine karlıydı. Kampüs tıklım tıklım olmasına rağmen iyi hissettiriyordu. Sanki o gün herkes çok mutluydu. Dersim başlayana kadar pek de sıra beklemeden kahvemi alabilmiş bir de üstüne oturabileceğim bir masa bile bulabilmiştim.

Renjun beni fark edene kadar da şanslı olduğumu düşünmeye devam etmiştim. O günün akşamıysa kendime kızmıştım. Benim mutlu olmaya hakkım yoktu neden günüme iyi olacağını düşünerek başlamıştım ki? Kendimi kandırmıştım. Ben şanslı falan olamazdım.

Şimdi ise o sabah iyi hissederek girdiğim kafede Jisung'un oturduğu sandalyede oturan abimin karşısında dururken bacaklarım titriyordu.

Ve anlıyordum ki Marklarla tanıştığım gün gerçekten şanslı bir günümdeydim. O günü kötü hissederek bitirmiştim belki ama bugün abimin karşısında dururken yanımda onlardan biri olsun istiyordum. O gün, bugünün aksine gerçekten şanslıydım. Hayatıma onlar girdiği için şanslıydım.

Abimin yaptığı büyünün sadece kendi sürümüze etkisi yoktu ama işte. Yanımda olmak isteseler bile olamazlardı. Hendery çaprazımdan bana bakıyordu ama o da bir şey yapamazdı. Büyüleri bizim aileye işlemiyordu. Abim Jongin'in karşısında yalnızdım. Beni öldürse kimsenin ruhu duymazdı yani.

"Mutlu Noeller Haechan-ah." Dedi abim oturduğu yerden kalkarken. Bana doğru biraz yaklaşıp üstten bakmaya başladı. "Uzamış mısın sen biraz görmeyeli?"

Bir adım geri attım uzaklaşmak için. "Uzadığım falan yok."

"Kaçtığın gibisin yani." Histerikçe gülüp Hendery'e baktı. "Hendery saçlarını falan uzatmış. Sen de yapsaydın ya bir şeyler. Tanımazdık belki seni ha?"

Hendery'e baktım ben de abim gibi. Dudaklarını kemiriyordu. Özür diler gibi bana baktığında kafamı olumsuzca salladım. Kendini kötü hissetmesine gerek yoktu. Benim için hiçbir şey yapamazdı. Büyülerinin bizim üstümüzde etkisi yoktu. Ailesiyle Helian'dan ayrılırken büyülerini bizim ailemiz üzerinde geçersiz yapacak büyülü bir anlaşma imzalamışlardı. Elinden hiçbir şey gelmezdi.

"Gerçi saçını uzatsan da Kun'un sana yıllardır yaptığı saçma büyü kadar etkisiz olurdu." Yanıma yaklaşıp sertçe çenemi tuttu.

"Kaçmayı başardığını mı sanıyordun bunca zamandır? Ensendeydik Haechan. İçtiğin sudan, yediğin yemekten, her şeyden haberimiz vardı. Johnny kadar iyi değilsin saklanmakta."

Çenemdeki elini itmeye çalıştığımda gülüp daha sert sıktı. "Bırak hyung." Dedim çenemdeki acı beni çok rahatsız etmeye başlayınca. Hendery bize doğru bir adım atmıştı ama onu elimle durdurdum. Melez olan abim karşısında büyü yapamadığı sürece bir karıncadan hiçbir farkı yoktu Hendery'nin.

"Böyle mi büyüttük biz seni? Canın acıdı diye yalvaramazsın kimseye. Kanında yok. Üç yılda kim olduğunu unutmuşsun sen. Johnny'den bile kötü durumdasın. Babam burada olsa senden utanırdı."

Sinirimden aldığım güçle elini tutup çenemden ittim. Gözlerimin renk değiştirdiğini hissediyordum ama kontrol etmek için hiçbir şey yapmıyordum. "Johnny hyung her zaman akıllı ve güçlü kardeşti. Benden de, senden de. Korkuyorsun sen ondan. Onu kullanarak beni aşağılayamazsın. Çünkü sen de biliyorsun, o gitmese senin yerinde o olurdu. Sizin gibi bir aileden kaçtığı için minnettar olmasın."

Karşımda delirmiş gibi kahkaha atmaya başlayınca afalladım. Johnny hyungum konusunda Jongin her zaman çekingen olmuştu. Belli etmemeye çalışırdı ama en zayıf noktası buydu. Johnny ondan hep daha iyi olmuştu. Benimkinden yaklaşık bir yıl önce kaçıp gitmese belki hayatım şu ankinden daha iyi olabilirdi. Johnny hyung beni severdi ve ailemizden de aynı ölçüde nefret ederdi.

unknown • mhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin