0.4

87 12 74
                                    

Uzun bir gün olmuştu. Kampüste normal bir şekilde başlayan günüm Mark'ın yemekhanede yanıma gelmesiyle değişmiş tüm gün Dejun'u aradıktan sonra buradaydım. Mark'ın Chenle'ya ait olduğunu belirterek bana verdiği pijamalarla geldiğimiz apartman dairesinin salonunda tek başıma oturuyordum. Mark da kendi üzerini değiştirmek için üst kata çıkmıştı.

Ev fazla odalı ve genişti. Ayrıca güvenlikliydi. Kapıdan girerken Mark hem gözünü hem de parmak izini taratmıştı. Gördüğüm birkaç odadan anladığım kadarıyla da eve yaşanabilecek kadar eşya konulmuştu. Dekorasyon adına pek bir şey yoktu.

Mark'ın merdivenlerden gelen adım seslerini duyunca oturduğum yerde toparlandım. Üzerimde bilmediğim bir yerde olmamın ve ayrıca Mark'la aynı evde tek başımıza olmanın verdiği gerginlik vardı. Takip edildiğimizi düşününce daha da geriliyordum. Tam anlamıyla diken üstündeydim.

Mark odaya telefonuna bakarak girdiğinde gözlerim onu buldu. Üzerine gri bir sweatshirt geçirmişti. Normalden farklı olarak da gözünde gözlükleri vardı. Takip edildiğimiz için burada değilmişiz gibi rahat görünüyordu.

"Jenolar da eve sorunsuz gitmişler." Dedi çaprazımdaki tekli koltuğa otururken. "Sabah da buraya gelecekler. Durum değerlendirmesini o zaman yaparız. Şu an düşüncelerimi toparlayamayacak kadar yorgun hissediyorum."

"Sence benim peşimde miydi yoksa sizin mi? Sadece bunun cevabını ver. Sabaha kadar başka bir şey sormayacağım." Bunun hakkında başka birinin daha fikrini almaya ihtiyacım vardı. Aksi takdirde bu gece gözüme uyku girmezdi. Kendi düşüncelerim beni boğuyordu. Onların yanında görüldüğüm için mi birileri beni merak edip peşime takılıyordu yoksa yerim mi bulunmuştu? Mark'ın dediğine göre bu ilk takip edilişi değildi. O zaman nedenini bilmesem de onun peşinde de birisi olabilirdi. Benim yanında olmam sadece tesadüftü.

Peki takip edilenin Mark olması beni rahatlatır mıydı?

"Bilmek zor." Dedi oturduğu yerden kalkarken. "İçini rahatlatmak isterdim ama bilmiyorum. Bana kendinle ilgili bir şeyler anlatmıyorsun. Fikir yürütemiyorum ama bizimle ilgili olsa diğerlerinin de takip edilme ihtimali yüksekti. Jeno bir şey fark etmediğini söyledi." Yani her kimse benim peşimdeydi.

"Kahve içer misin? Kendime kahve yapacağım." Boş bakışlarımı ayaktaki Mark'a çevirdim.

"Aç değil misin sen? Arabadayken karnın guruldayıp duruyordu. Kahve mi içeceksin?" Söylediklerime kaşlarını çatınca ayaklandım. "Bakma bana öyle ve mutfağı göster. Bir şeyler hazırlayalım. Aç aç yatılmaz."

Mark omuz silkip ilerlemeye başladığında ben de onu takip ettim. "Ramenden başka bir şey olduğunu sanmıyorum. Uzun süredir burası için alışveriş yapmamıştık."

"Güzel ramen yaparım sorun değil." Dedim arkasından mutfağa girerken. Burası da diğer odalar gibi genişti. Ayrıca her yer temizdi. Düzenli gelinmese bile temizliği yapıldığı anlaşılıyordu.

Mark'ın çekmeceden çıkardığı ramen paketiyle uğraşırken o da dolaptan çıkardığı tencereye su dolduruyordu. "Dışarıdan da söyleyebilirdik aslında. Uğraşmana gerek yoktu."

"Böyle şeylerle uğraşmayı seviyorum. Hem gelmesi uzun sürerdi. Ramen çabuk olur." Beni onayladıktan sonra arkamda kalan masaya oturdu. Yardım edebileceği bir şey var mı diye sormuştu ama kabul etmemiştim. Ayrıca paketli ramen yapıyordum. Eşyaların yerini söylemek dışında bana edebileceği bir yardım da yoktu.

İnsanlara yemek hazırlamayı severdim. Daha doğrusu insanlara yardım edebileceğim, mutlu olmalarına sebep olacak her şeyi severdim. Jisung hasta olduğunda ona çorba yapıp götürmekten nasıl mutluluk duyduysam şu an Mark'a ramen yaparken de aynı mutluluğu hissediyordum. Böyle şeyleri yapmaktan asla gocunmazdım. Henüz hiç konuşmadığım Jeno yarın buraya açım diyerek gelse onun için de bir şeyler yapmaya çalışırdım.

unknown • mhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin