sabah Hana ile sarılarak uyandık.
"Günaydın Eunie"
"ne?"
"özür dilerim, Wong sana öyle diyordu değil mi?"
"sorun değil Hana"
"bu arada ne dedi?"
"Bana tekrar çıkma teklifi etti"
"affedecek misin?"
"bilmiyorum Hana.."
"neyse gel kahvaltıya gidelim"
başımı salladım ve giyinip gittik.
Bayan Chu kahvaltıyı hazırlamıştı. Hatta herkes yiyordu.
oturup biz de yemeye başladık
"Adım attı"
"yine mi yemek yiyemicez!"
"Jaek bong bu senin işin!"
"tamam uf"
arabaya binip Hana'nın tarif ettiği yolu takip etmeye başladık.
"burası!"
bir yetimhaneydi. hep beraber içeri girdik. Ben, Hana ve Jaek bong bir tarafa doğru Mo Tak, Bayan Chu ve Ji Woo da diğer tarafa gitti.
Jae Woo? kötü ruh olmuş
"Wong burda değilse Eun benim"
aklını okuyabildigimi bilmiyor gerizekalı
"Hey Jae Woo, ben kimsenin eşyası falan değilim"
"aklı- aklımı mi okudun?"
"yoo"
zaten daha 2. seviyeydi bu yüzden isimiz hemen bitti. Sığınağa döndük.
"nasıldım Mun"
"artık Hana'dan bile iyisin-" dediğinde Hana yumruğu geçirdi.
"teşekkür ederim. Hana bana vurma ama öyleyim"
konusurken salona gelmiştik bile. Wong da orada oturuyordu. Yanına oturdum.
"nasıl geçti?"
"güzeldi, Jae Woo kötü ruh olmuş"
"gerçekten mi?"
"evet"
onu gerçekten özlemiştim. uykulu sesini, meleğim demesini, Eunnie veya Eunim demesini, kıskanmasını, sarılarak uyumayı, saçımı okşayıp koklamasını, kokusunu, öpmesini... herşeyini. şimdi ise iki yabancı gibiyiz.
"birşey mi oldu?"
"uh hayır, dalmışım."
"tamam"
"Eun!" diye bağırarak Ji Woo geldi
"ne oldu Ji Woo!"
"benim sürpriz yumurtam nerde!"
"dolaptaydı?"
"yok ama, sen mi yedin?"
"yoo, gel tekrar bakalım"
dolabı açtım biraz karıştırınca buldum.
"burda ya işte!"
"Aa görmemişim neden kızıyorsun?!"
"hıhğ, neyse ben odama gidiyorum-"
tam gidecekken kolumdan tuttu.
"dur bi"
"noldu yine?"
"Wong'u hâlâ seviyorsun değil mi?"
"hayır"
"yalan söyleme!"
"seviyorum, oldu mu?!"
"oldu, ay ne tesadüf Wong da arkandaymış"
gerçekten arkamdaydı ve az önce söylediğimi duymuştu..
"Ji Woo kaçma sakın! seni bir elime geçirirsem"
"sakin ol Eun"
"az önce dediğimi duymadın say"
"neden?"
"hâlâ emin değilim"
"seni anlıyorum"
"görüşürüz" deyip kaçtım. odama gidip kulaklığımı taktım ve biraz uyumak için gözlerimi kapattım.
Wong'dan--
Eun hızlıca odasına gidince peşinden gittim. Yatmış, müzik dinliyordu. Rahatsız etmek istemediğim için kapıyı tekrar kapattım ve Ji Woo ile dışarı çıktık.
"en azından senin sayende beni hâlâ sevdiğini öğrendim."
"Aranızı yapmaya çalışıcam ama onu üzersen ne olacağını bil"
güldüm.
"merak etme, onu üzmeyi bırak bazen dokunmaya kıyamıyorum"
"Minie'nin hafızasını silmeliydik"
"bence de, başımıza dert açabilir"
"Minie'yi hiç bir zaman sevmemiştim zaten"
"Neden?"
"Eun gittikten sonra o geldi ve onunla vakit geçirmeye başladın. Hem tavırları hoşuma gitmiyordu"
"anladım, sen birini seviyor musun?"
"hayır"
"doğru söyle"
"okuldan birini seviyordum ama şuan birşey hissetmiyorum"
"tekrar aşık olabilirsin umarım"
"ne gerek var ki"
"aşık olmak çok güzel bir duygu bence"
"karşılıklı olmayınca pek güzel bir duygu olmuyor Wong"
güldük ve oturduğumuz banktan kalkıp sığınağa döndük.
------------------₊˚🖇️✩ ₊˚🎧⊹♡--------------------
selamm! okul nasıl gidiyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUC fic | "My Princess" | Wong ~☆
Fiksi Penggemar"𝘼𝙢𝙖 𝙨𝙚𝙣 𝙠𝙤𝙩𝙪 𝙧𝙪𝙝 𝙤𝙡𝙖𝙢𝙖𝙮𝙖𝙘𝙖𝙠 𝙠𝙖𝙙𝙖𝙧 𝙞𝙮𝙞𝙨𝙞𝙣" "𝙨𝙚𝙣 𝙙𝙚 𝙜𝙚𝙧𝙘𝙚𝙠 𝙤𝙡𝙖𝙢𝙖𝙮𝙖𝙘𝙖𝙠 𝙠𝙖𝙙𝙖𝙧 𝙗𝙪𝙮𝙪𝙡𝙚𝙮𝙞𝙘𝙞𝙨𝙞𝙣"