17 | Aynanın Karşısında Özeleştiri.

221 29 130
                                    

İnsanlar hayatı sevmem gerektiğinden söz ediyorlar. Ne kadar güzel şeylerle donanmış bir dünyada yaşadığımızı, her gün şükredecek bir şeyler olduğunu anlatıp "Haline şükretmelisin, senden daha kötü durumda olan bir sürü insan var. Suratını asmasan iyi edersin." tarzı söylemlerde bulunuyorlar.

O güzel hayatı neden göremediğimi çok uzun bir süre düşündüm. Belki de sorun bendedir dedim, Tanrı'dan özürler diledim, ona layık bir kul olamadığım, her daim hayatımdaki olumsuzlukların beni sarmasından şikayette bulunduğum için kendimi kötü hissettim.

İnsanlar her seferinde sürekli mutsuz olduğumdan, her seferinde iyilik bilmediğimden, her seferinde yeterli olmadığımdan söz ettiler ve benim tek tepkim daha fazlasını denediğimi görmedikleri için onlara bağırıp durmak oldu.

Deniyordum. Gerçekten deniyordum. Kendimi tatmin edemediğim tüm o zaman dilimlerinde daha iyisini yapabilmeyi deniyordum ama o kadar beceriksizdim ki tek bir incir çekirdeği kadar bile yol katedemiyordum.

Başarısız olduğumun farkındaydım, yine de kendime o kadar öfkeliydim ve bunu kendime itiraf edemiyordum ki insanlara bunu kusma ihtiyacı hissediyordum. Her bir başarısız oluşumda sinirimi onlardan çıkarıyordum. Bunun bir yararı yoktu. Aksine kendimi daha kötü hissetmeme sebep oluyordu ve birkaç saniye geçmeden içimi bir pişmanlık kaplıyordu.

Bu şekilde kendime ve insanlara zehir ettiğim gecelerin sayısı, dünyadaki tüm kum tanelerini saymaya kalksak bulacağımız sayıdan daha küçük değildir.

Yetersizim.

Daha başarılı olmalıyım. Daha güleryüzlü, daha kibar, daha iyi, daha yakışıklı, daha güçlü biri olmalıyım. Somurtup durmanın ve insanlara acı çektirmenin yararı yok.

İnsanları öldürmenin de yoktu ve biz bir savaş atlattık.

O güzel hayatı merak ediyorum aslında. Hele ki savaştan sonra. Sadece mutfağa gitmek istediğimde gözüm koridordaki aynaya takıldığı için yarım saat boyunca ayna karşısında kendimi eleştirmek istemiyorum.

Yüzüm çok solgun.

Gözlerimin altı mor.

Kemiklerim sayılıyor.

Boyum uzun ama daha uzun olabilirdi.

Burnum kemerli.

Saçlarım çok dağınık.

Bir gözüm diğerinden küçük gibi.

Çene hatlarım düzgün değil.

Omuzlarım dar.

Kaşlarım biçimsiz.

Kollarımda yaralar var ama onları göremiyorum. Uzun kollu giyiyorum. Yaz mevsiminde olduğumuz için bu biraz tuhaf. Yine de iyi hissettiriyor.

En önemlisi: alnımın köşesinde şimşek biçiminde bir yara izi var.

Nefes alışverişlerim düzensizleşmeye, seyrekleşmeye başlıyor. Görüntüm beni öylesine etkiliyor ki artık yemek yemek istemediğime karar veriyorum, kendi kendime bir şeyler mırıldanıyor ve odama geri dönüyorum. Geceyi yine yemek yemeden geçireceğim. Belki Kreacher bir şeyler getirir. Getirdiği şeyleri yememek için bir yalan düşünsem iyi olur.

Bir şeyler okumaya çalışıyorum ama o kadar kafam dağınık ki asla umrumda olmayan insanlarla yaşadığım utanç verici şeyler aklıma geliyor. Artık hakkımda ne düşündüklerini tahmin edebiliyorum ve artık umrumda.

anti-heroHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin