18.Bölüm

2.1K 60 47
                                    

Bölüme başlamadan için tüm destekleriniz için çok teşekkür ederim. Neredeyse 8.000 okumaya ulaştık ve 10.000'e çok az kaldı. Bu kitabın bu kadar ilgi göreceğini tahmin edememiştim, tekrardan çok teşekkür ederim. Ayrıca geç bölüm geldiği için kusura bakmayın. Keyifli okumalar. Lütfen oy kullanıp, satır aralarına bolca yorum bakmayı unutmayın.

 Lütfen oy kullanıp, satır aralarına bolca yorum bakmayı unutmayın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

👠

Gözlerim şokla açıldı. Gökyüzü açıldı ve yağmur yağmaya başladı.

"Dizlerinin üzerine çök! HEMEN!" dedi, Karan emredici bir tonda.

Derin nefesler alırken dizlerimin üzerine çöktüm. Ardından Karan bir tabanca çıkardı. Nasıl nefes alacağını neredeyse unutmak üzereydim. Korku tüm bedenimi sarmıştı.

"Şimdi beni çok dikkatli dinle, Doğa! Bu tabanca da sadece bir mermi var." dedi.

Silindiri döndürüp namluyu anlıma dayadı. "Bu bir şans oyudur, güzelim. Bakalım bu sefer şans senin tarafında olacak mı, göreceğiz." dedi. Ölmeye hazır olmadığımı anladığımda yanaklarımdan gözyaşları akmaya başladı.

Suçluluğun ağırlığı omuzlarımdan kalkığın da, rahatladım. Karan canlıydı, yaşıyordu. Ben bir katil değildim. Ben birini öldürmemiştim ama biri beni öldürmek üzereydi. Vücudum titremeye başlıyordu.

"Bana bak." dedi, emir verici bir sesle. Gözlerimi kaldırıp ona baktım, gözlerimiz tek noktada buluştu. Yağmur yüzümü kırbaçlıyordu, tenimi iğneler gibi deliyordu ama hiçbir şey hissetmiyordum. Gözlerim onun yakışıklı ve duygusuz yüzüne odaklanmıştı.

"Herhangi bir sözün var mı? Son sözün?" diye sordu.

Bedenimdeki her bir atom adeta çığlık atıyordu, merhamet için yalvarıyordu ama dudaklarım mühürlü kalmayı tercih ediyordu. Parmağını tetiğe yavaşça koydu. Panik varlığımın bir parçasını tüketmeye devam ederken gözlerimi kapattım ve dudağımı sertçe ısırdım. Korku, endişe ve dehşetle doluydum.

Hayatım böyle mi bitecekti? Hayattan daha çok sevdiğim tek insanı benden alan adamın önünde diz çöküp ölümümü bekleyecektim? Son nefesimi, bu adamın gözleri önünde mi alacaktım? Son defa beni canlı olarak görecek olan adam o mu olacaktı?

Sonunda tetiği çekti. Sesi duymamla beraber gözlerimi kapadım.

"Bom!" diye bağırdı ve histerik bir şekilde gülmeye başladı. Keskin bir şekilde nefes aldım, sonra dört ayak üzerine düştüm, ciğerlerim patlayacak şekilde hıçkırarak ağlamaya başladım. Canlıydım, ölmemiştim. "Belki o kadar da korkak değilsindir, Doğa Vural." dedi. Ayağa kalktım, çenemi sıkıp, gözlerimi kıstım.

"Ne yazık ki aynı şeyi senin için söyleyemeyeceğim." dedim. Ne söylediğimin ancak kelimeler ağızımdan çıktığında farkına vardım. Gülmeyi bıraktı, gözleri genişledi. Bakışlarında hiçbir eğlence kalmamıştı. Yerini saf öfke almıştı.

"Ne dedin sen?" diye bağırdı.

İçimin derinliklerine inmek zorunda kalsam da son gurur kırıntısını kaybetmek istemiyordum. Büyük bir özgüvenle cevap verdim. "Beni duydun." dedim bağırarak.

"Beni sevdiğine inandıran senin, bana korkak olduğumu söyleyecek kadar cesaretimi varmış? Beni kandıran, öldürmeye çalışan, beni ölüme terk eden, beni kendi kanımda boğulmaya terk eden sendin." dedi.

"Bana başka bir seçenek bırakmadın, Karan." dedim.

"Bunun yaptığını haklı çıkardığını mı düşünüyorsun? Bunun sana beni vurma hakkını verdiğini mi sanıyorsun?." dedi.

"Evet, aynen öyle.  Bunu hak ettin." dedim kendimden emin bir şekilde, onun gözlerine bakarken.

"Lanet olsun! Beni canlı gördüğün için korkmalı ve üzgün olmalısın, Doğa." Dilimi ısırırken başımı salladım. Ona nasıl hissettiğimi gösterecek kadar zavallı değilim. Güçlü durmalıyım.

"Ve yaptığın şeyler için pişman olacaksın, Doğa. Söz veriyorum bunun olması için elimden geleni yapacağım." dedi. Sözleri bana bir kamyon gibi çarptı. Ne demeye çalışıyordu? Bana işkence mi edecekti? Beni tekrar o cehenneme mi kapatacaktı? Veya beni direk öldürecek miydi? Bu sonuçların her biri yüreğimi dehşet ve korkuyla dolduruyordu. Yaklaştı ve çenemi tutup beni gözlerine bakmaya zorladı. 

"Benimle geleceksin, Doğa." dedi.

Aniden boynumda keskin bir acı hissettim. Bir iğne, sanki bana uyuşturucu veriyor gibiydi. Gözlerim kararmaya başlarken, vücudum gevşemeye başladı. Daha sonrada yere yığılırken son gördüğüm Karan'ın şeytani sırıtışı ve elinde duran iğneydi..

***

Gözlerimi yavaşça açtım. Görüşüm bulanık, boğazım kuru ve başım ağrıyordu. Etrafıma yavaşça baktığımda gene o villaya döndüğümü fark ettim. Haftalardır tutsak edildiğim odaya geri dönmüştüm. Kalbim göğüsümün içinde deli gibi çarpıyordu. Kendimi hareket ettirmeye çalıştım ama yapamıyordum. Aşağıya baktığımda bir sandalyeye bağlı olduğumu fark ettim. İşte o zaman anladım ki yalnız değildim. Karşımda suratında şeytani bir gülümseme olan, bacak bacak üstüne atarak oturmuş bir adam duruyordu. Karan Karademir.

"Evine hoş geldin, uyuyan güzel." dedi sırıtarak. Tüm vücudum titremeye başladı. Özgürlüğümü yeni yeni kazanmışken, yine buraya tıkılmıştım. Vücuduma enjekte edilen uyuşturucu yüzünden düzgün düşünemiyordum, vücudum hafifti, görüş alanım net değildi..

"Cehenneme git, Karan. Senden nefret ediyorum." dedim kendimi zorlayarak.

"Artık bu aptal sözcükleri ve şakaları bırakalım güzelim, değil mi?" dedi.

Alay edercesine derin bir iç çektim. "Beni uyutmak için bana tekrardan uyuşturucu verdiğine inanamıyorum. Ne tür bir aşağılık herifsin sen?" 

"Ahh, benim uyuyan güzelim. Ama uyurken seni görmek hoşuma gidiyor. O çaresiz ve savunmasız halinle orada yatınca daha güzel oluyorsun." 

"Orospu çocuğu! Senden nefret ediyorum." dedim bağırarak.

"Evet, bunu bana milyarlarca kez söyledin."

"Bunu sana milyarlarca kez daha söyleyeceğim, Karan."

"Her neyse." Tekrardan öksürmeye başladım. Karan yanında duran bardağı eline aldı ve bana uzattı.

"Al, birazcık su iç." dedi. Yaklaştı ve bardağı benim için tuttu. Bir yudum alıp suyu yüzüne tükürdüm.

"Çok yürekli ve vahşi bir kadınsın, Doğa." dedi dişlerinin arasından öfkeyle konuşurken.

"Senin hiç bir şeyine ihtiyacım yok, aşağılık herif. Benden uzak dur."

"Nasıl istersen." Ardından bir sandalye çekti ve karşıma oturdu. Yüzü yüzüme çok yakında, aramızda neredeyse mesafe yoktu. "Çöz beni, Karan." dedim ona bakarak.

"Bunu yapmayacağımı biliyorsun, Doğa." dedi. Korku ve panikle çığlık atmaya başladım. Endişe damalarıma yayılmaya başlıyordu. Bu tekrar olamazdı, bunu tekrar yaşıyor olamazdım. Bu şekilde tekrar yaşayamazdım. Özgürlüğü yeni yeni tatmışken, tekrar tutsak olamazdım.  Yanağımdan bir göz yaşı süzülürken, kalbim göğüs kafesimde deli gibi çarpıyordu. Şimdi ne olacaktı?

- Bölüm Sonu -

Sizce neler olacak? 

Bölüm nasıldı?

İhtirasın Peşinde (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin